30 Haziran 2013 Pazar

Yeryüzündeki Son Aşk- Perfect Sense

Daha önce salgın hastalık konulu film izlemişsinizdir, ama böylesini değil. Benim ilk aklıma gelen "28 gün sonra" dır, çok etkilenmiştim o filmden, bu filmde de konu benzer, insanlar bir şekilde zombi gibi oluyor, duygusuz, vahşi... Ama bu filmde bir şeyler daha etkileyici, bütün o vahşilik o kadar soft anlatılmışki sanki  kalbinizi sıkan bir çift el var, onlar ağladığında ağlamak istiyorsunuz ya da onlar çıldırdığında çıldırmak. Belki izlediğim mod çok kırılgandı, belki de zaten duygusal olarak yıpranmıştım, zayıftım bilmiyorum, çok etkilendim filmden ve tek başıma izlediğim için kendime kızdım. Sürekli şimdi yanımda biri olsaydı da sarılsaydım, içimi sıkan ellerden onun sayesinde kurtulsaydım, beni teselli etmesine izin verseydim, bunun sadece bir film oluğunu bana sürekli hatırlatsaydı diye düşündüm...

Konusu; insanlar birbir beş duyusunu kaybediyor, ilk olarak büyük bir kedere boğuluyorlar ve devamında koku  alma duyularını yitiriyorlar, sonra tad alma böylece anıları silikleşiyor, süt kokusunun bize annemizi hatırlattığını vurguluyorlar gibi... Devamında şiddetli bir öfke ve duyma yeteneğinin kaybolması. İnsanlar ne kadar kaosa sürüklense de bir şekilde hayatlarına devam etmeye çalışıyorlar, yeni durumlarına uyum sağlamaya çalışıyorlar. Film bu şekilde devam ederken aşçı Michael ve doktor Susan büyük bir aşkla bağlanıyorlar, duyularını kaybetseler de birbirlerine tutunuyorlar... 

Susan (Eva Green) hep sıradışı filmlerde izlediğim birisi, daha önce hiçbir filminde onu bu kadar beğenmemiştim...

Herkese hitap etmeyecek bir film kesinlikle, konusunu okuyup kapatan çok olacaktır, bence duygusal anlamda çok doyurucu bir film, tabi izlediğimiz modda önemli, puanım 7/10.

28 Haziran 2013 Cuma

Vampirle Görüşme-Interview with the Vampire: The Vampire Chronicles

Vampirli filmler ve diziler hakkında genel görüşüm bellidir, true blood saçmalığından sonra vampires diaries ilaç gibi gelmişti, alacakaranlık serisinin pabucu direk dama gitmişti. Bu film ise izlediğim tüm o filmlerin atası gibi. 94 yapımı bu filmde öyle detaylar var ki sonraki yıllarda çekilen tüm vampirli filmlerde etkisini görebilirsiniz...

Filmi özel yapan başrıldeki oyuncular kuşkusuz;        ... Sırf onlar için bile izlenesi bir film, oyunculuklar inanılmaz, tabi filmde göze batan, inandırıcı gelmeyen sahneler var, örneğin havaya uçtukları sahneler gibi, nerdeyse bellerindeki halatlar görünecek sanıyorsunuz ama yıl 94 yaklaşık 20 yıl öncesi, böyle düşününce film muhteşem oluyor...

Konu olarak da bildiğimiz pek çok vampirli filmden ayrılıyor. İnsan bir aşk hikayesi arıyor filmde, ama izleyicinin gözüne sokulan hiç bir duygu yok, Louis'in vicdan durumları hariç...

Anne Rice'nin romanından uyarlanan bu filmde; Louis (Brad Pitt) eşini dolayısıyla yaşama sevincini kaybetmiş bir gençtir, Lestat (Tom Cruise) onu keşfeder ve Louisin acılarına son vermek adına onu vampire dönüştürür, ona vampir olmayı öğretmeye çalışır, ancak Louis susuzluğunu gidermek için insan öldürmeyi reddeder, yolları ayrılır ama defalarca da kesişir... 

2013de izlemiş olmasam çok etkileneceğim bir filmdi, vampirli filmlerde başrol oyuncuları çok yakışıklı olmalı diye bir kural yok ama hep öyle seçilir ya bu film bu konuda kesinlikle zirvede, oyuncular gelecekte nerelere geleceklerinin sinyallerini vermiş resmen...

Her şeye rağmen puanım 6/10

16 Haziran 2013 Pazar

İyilik Bul İyilik Yap

Bu kadar eski ve kült olmuş bir filmi bu tarihte izliyor olmam utanç verici olsa da hiç izlememiş olmaktan iyidir sanırım...

Yeni ortaokul öğretmeni ilk dersinde öğrencilerinden bütün dönem devam ettirmelerini istediği bir ödev verir, "dünyayı değiştirecek bir düşünce..." tirevır 3 kişiye iyilik yapar ve onlardan başka 3 kişiye iyilik yapmalarını ister, böylece zincir genişler. Konu bu kadar sade iken, öğretmenin ve tirevırın ailesinin durum detayları çok iyi kurgulanmış. Bunların dışında bir gece arabasına başka bir araba çarpan ve bunun sonunda arabasız kalan bir karakter (gazeteci) var, saygın bir avukat ona arabasını (jaguar) hediye edince olayı araştırmaya başlar... Film ne kadar ütopik olursa olsun kesinlikle etkileyici, oyuncular zaten çok başarılı, hala izlemeyen varsa izlemesi gereken bir film...

Puanım7/10

9 Haziran 2013 Pazar

İnci Küpeli Kız

 Bir gün bir yarışma proğramında 15binlik soru olarak karşınıza çıkar, iki gün sonra bir arkadaşınız "aaa sen o filmi izlemedin mi bide kendine filmmania diyorsun, hıhh..." der ve meraktan oturup izlersiniz... Sonra.... :) zamanı geri almak istersiniz... Ömrümden boşa giden 1sa35dk...

Olayın özü bu kadar kısa olsa da biraz filmden bahsetmek istiyorum. Tracy Chevalier'in romanından uyarlanmış bu film aslında Hollandalı ressam Johannes Vermeer'in "inci küpeli kız" adlı tablosunun hikayesi imiş. Filmde kızımızı Scarlett Johannson oynamış, güzelliğini ve tablodaki kıza benzerliğini bir kenara koyarsak oyunculuğu çok vasattı. E.T gibi donuk bakışlarına uyuz oldum. Neyse, hikayede kız (Griet) ressamın evinde hizmetçi olarak işe başlar. Ressamın zengin yakın arkadaşı ondan kızımızın tablosunu yapmasını ister, yani kıza göz koymuştur pis herif. Zamanla ressam ve kız arasında bir etkileşim olmaya başlar. Ressamın karısı çok kıskançtır ve türlü sebeplerle kavga çıkarır. Bu arada inci küpeler ressamın karısına aittir. E yani kadın kavga çıkarmada haklı dimi...

Filmde hoşuma gitmeyen bir sürü duygunun havada kalması, belkide birçok kişinin bu filmi favori filmi yapmasının nedeni budur, bilmiyorum, ama ben hizmetçiyle ressamın sürekli bakışmasından, tesadüfen ellerinin dokunmasından birbirlerine derin derin bakmalarından sıkıldım, insan bir noktadan sonra "e hadi artık..." diyor... Puanım:5/10 

7 Haziran 2013 Cuma

Acil Arama-The Call 2013

5 Temmuzda vizyona girecek süper bir film tavsiye etmek istiyorum, tarih 5 Temmuz ancak nette bulmak mümkün. Psikolojik gerilim tarzında Halle Berry'nin başrol oynadığı ABD yapımı bir film.

Özetle; Jordan (Halle Berry) 911 çalışanıdır, birgün merkezi arayan gençbir kız evine birinin zorla girdiğini ve hayatının tehlikede olduğunu söyler, Jordan polis ekipleri kızın evine ulaşana kadar katili oyalamaya çalışır ancak başarısız olur ve kız öldürülür, Jordan bu olayı atlatamaz, geri ekibe çekilir. 

6 ay sonra,

Jordan iş arkadaşına gelen bir çağrıya cevap vermek zorunda kalır ve sahaya geri döner, o çağrıda başka bir genç kız yardım istemektedir, Jordan kızın yerini tespit onu kurtarmak için mücadele vermek zorunda kalır. Buraya kadar konuyu çok anlattım sanmayın, anlattıklarımı ilk 10 dakikada izleyeceksiniz zaten, asıl film bundan sonra başlıyor...

Son dönemde izlediğim ve gerçekten keyif aldığım çok başarılı bir filmdi. Sonunda eşimle fikir ayrılığına düştük, o edene ettiğini tattırmak lazım diye düşünse de ben sonunu çok dozunda buldum. (daha fazla spoiler vermeden bu kadar anlatabildim, izleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır...)

Konusu sıradan olsa da kurgu çok sağlam olduğu için izlenesi bir film, sinemaya gitmeye gerek var mı? bence yok, keyifli seyirler, puanım:7.5