31 Mayıs 2013 Cuma

Uzun Hikaye

Uzun zaman olmuştu bir filmde yutkunamadığım... Öyle sahneler vardı ki içime oturdu, dram filmlerinde ne kadar başarılı olduğumuzu unutmuşum. Filmin bu kadar etkileyici olmasında Kenan İmirzalıoğlu'nun payı büyük kuşkusuz. Rolüne o kadar iyi oturmuştu ki o rolde başka birini hayal edemiyorum. Diğer oyuncular onun yanında çok amatör kalmışlar. Osman Sınav'ın yazıp yönettiği bir film, pek çok eleştirmen "yeni bir babam ve oğlum etkisi" yorumunu yapmışlar, bence bir tık daha ileri...

Filmde Bulgaristan göçmeni Ali sevdiği kızı kaçırır, sonrasında hem onun abilerinden hemde her gittiği yerde haktır-özgürlüktür söylemlerinden dolayı başını belaya soktuğundan aynı yerde uzun süre kalamazlar. Ali ve ailesinin uzun hikayesi bir istasyonda başlıyor ve film yine bir istasyonda bitiyor. Cuma namazını kaçırmayan sosyalist lakaplı Ali ömrünü bir kadına adıyan, genç yaşında dul kalmasına rağmen başka hiçbir kadınla birlikte olmayan bir adamdır ve okumamış olmasına rağmen, yaşadığı onca kötü olaya rağmen kendini yetiştirmeyi bilmiştir. Bir uzun hikaye biter ve diğeri başlar...

Son dönemde izlediğim en güzel aşk hikayesiydi, karakterleri, senaryoyu, müzikleri hepsini sevdim...7/10

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Her şey normal

Beni kimler sarsın, avutsun şimdi...

İçimde sakladığım acılarım var, kimseyle paylaş(A)madığım sırlarım...

Kırıldığım anlar var, bazen olmadık yerde, olmadık zamanda, sıradan insanlara...

Öfkeliyim, o kadar ki Hulk gibi kendimi kaybedip canarvarlaşmam lazım, kırıp dökmem lazım, öfekimi bir yerden çıkarmam lazım, ya da oturup saatlerce ağlamam lazım...

Biliyorum, neden bahsettiğim konusunda bir fikriniz yok, ne olduğunu anlatamam, ya da beni neyin tetiklediğini...

Yazmak istediğim ama yazamadığım duygularım var...

Bu hayattan öğrendiğim bir şey var: "Her şey normal" Bu da şarkısı...
Buda sözlerinin bir kısmı "Hepimiz en az bir kere çok eğleniyorum taklidi yapmadık mı? 
Her şeye dışardan bakıp içerdeymişiz gibi kahkaha atmadık mı? 
Hepimiz en az bir kere çok seviyorum taklidi yapmadık mı? 
Eski bir yüzü unutmak için yeni yüzlere bakıp pişman olmadık mı? 

Günahsız hayat var mı? 
Hatasız biri var mı? 

Her şey normal 
Hepsi normal bu hayatta 
Anladım "

28 Mayıs 2013 Salı

Kod Adı Olimpos

İşte klasik bir "Amerikanın kendi Egosunu Pohpohlama filmi" daha. Benzerlerini farklı aktörlerle izlemiştik, bunda da Gerard Butler gibi müthiş bir oyuncuyla izlemek çok keyif vericiydi. Aksiyon türünde sıkılmadan izleyebileceğimiz bir olmuş ama içi o kadar boştu ki sırf Butler ve Freeman için izlemeye değer miydi tartışılır...

Amerikan kabusu (beyaz sarayın düşmesi) gerçek olur, koreli bazı tipler ellerinde ağır silahlarla beyaz sarayı ele geçirip başkanı rehin alırlar. Bazı istekleri vardır (her zaman bir istekleri olur ya öyle işte), ancak başkan büyük harflerle "AMERİKA TERÖRİSTLERLE MÜZAKERE ETMEZ!" diyerek bağırır ve şöyle demek ister "ulan seyirci o kadar bağırdım yırttım bi tarafımı bu filmden almanız gereken ilk mesajdı..." Ok sör aldık, koyduk cebe... Film bunun gibi bir çok klişe repliklerle doluydu... Sürekli bir biz Amerikayız vurgusu, yenilmeyiz, mücadele ederiz, filmin sonunda kazanan biz oluruz falan da filan...

Filmde beyaz sarayı işgal eden onlarca insan var, hatta bir sahnede bunların çekik gözlü liderleri bizim Butler'a şöyle hava atıyor "...benim bu işi tamamlayacak kadar çok adamım var (yani istediğin kadar öldür demek istiyor)" ancak filmde bizimki toplasak 20 kişiyi ya öldürüyor ya öldürmüyor, eee nerde o kadar terörist?? Bu biiiir. Sonra ortalığı karıştıran bir uçak varki o uçak beyaz sarayın dibine kadar nasıl girebiliyor, özellikle 11 Eylül olaylarından sonra bu konuda daha hassas bir politika izliyor olmaları lazım, olaya faklı bir senaryoyla başlamaları lazımdı bu ikiiiii. Daha saysam çok var ama geneline bakmak istiyorum. Kafamı dağıtmak için izlediğim bir filmdi, önemli olan aksiyon sahnelerinin kalitesiydi ki bu konuda haklarını teslim edicem, beğendim... O kadar eleştirdim evet ama ben aksiyon seven biriyim o yüzden puanım:6

Kafa dağıtmak demişken bugün bir kitap aldım, James Dean'nin hayatını anlatan bir kitap, neden? Bilmem...

26 Mayıs 2013 Pazar

Anne-Mama 2013

Anne ve babalarının öldüğü gün ormanda kaybolan biri 3 diğeri 1 yaşındaki kız kardeşler amcalarının uzun süren aramaları neticesinde 5 yıl sonra bulunurlar. Amcaları kız arkadaşıyla birlikte ebeveyn rolüne soyunur ancak kızların durumu çok da kolay değildir. 5 yıl yaban hayatından sonra normal hayata ayak uyduramazlar. Bu arada terapilerine devam eden doktor kızların hayali bir annelerinin olduğunu keşfeder ve bunun üzerine gider. Hayali anne gerçekte neyin nesi kimin fesidir? :P 

Bir kaç sahnesinde gerildiğimi itiraf etmeliyim ancak daha kötü gerilim filmleri de izlediğim için bunu ortalama bir şey saysak fena olmaz...

Başrolde game of thronesden tanıdığım Nikolaj Coster vardı, ancak oldukça pıspıs bir karakterdi, daha güçlü bir amca karakteri filmi daha etkileyici yapabilirdi... Puanım:6 yani izlenesi... 

21 Mayıs 2013 Salı

Eğitim üzerine kısa bir hikaye

Bugün okumaya başladığım bir kitaptan alıntı yapmak istiyorum.
Leo Buscaglia'ya ait olan kitabın adı: "Sevgi"

"Öğrenimle ilgili beni her zaman eğlendiren çok güzel küçük bir öykü vardır. Öykünün adı Hayvanlar Okulu'dur. Bu öyküyü anlatmayı her zaman çok severim. Çünkü öylesine yabanıl ve gerçektir ki... Eğitimciler de yıllardır bu öyküye gülerler ama kimse bu konuda bir şey yapmaz. Öyküde bir gün ormandaki hayvanlar bir araya gelmiş ve bir okul kurmayı kararlaştırmışlardır. Bir tavşan, bir kuş, bir sincap, bir balık ve bir yılanbalığı okulun öğrenim kurulunu oluştururlar. Kurulda tavşan öğrenim planında koşmanın yer almasında ısrarlıdır. Kuş da uçmanın programda bulunmasını savunur. Sincap dikene tırmanmanın ve balık ise yüzmenin planda yer almasında ısrarlıdır. Bütün bunlar bir araya getirilir ve öğrenim planı hazırlanır. Şimdi hepsi tüm hayvanların bu derslerin tamamına devam etmelerini isterler. Sonunda bu da olur. Tavşan koşmada A derecesini alırken ağaca tırmanma onun için gerçek bir sorun olur. Sürekli arkaya doğru yuvarlanmaktadır. Kısa sürede beyni hasara uğrar ve iyi koşamaz olur. Koşmada A derecesi alacağına bu kez C'de kalır kuşkusuz ağaca tırmanmada her zaman F notu almıştır. Kuş her zaman uçuşta çok iyi dereceler yapmaktadır, oysa toprakta tünel kazmaya gelince işleri iyi gitmez. Sürekli gagası kırılır ve kanatları kopar. Kısa süre sonra o da uçmada C notu alır. Zaten tünel açmada derecesi hep F'de kalmıştır. Ayrıca ağaca dikine tırmanmada da çok kötü anlar yaşamıştır. Bu öykünün ana fikri, sınıfta her şeyi yarı yarıya başaran geri zekalı bir yılanbalığının birinci olduğu şeklindedir. Oysa, öğrenim yaptıranlar durumdan hoşnut ve mutludurlar. Çünkü herkes her derse devam etmiş, bu da geniş tabanlı öğrenim olarak adlandırılmıştır. Biz buna güler geçeriz. Oysa gerçekte yapılan da budur. Tüm çabalarımız herkesi diğerlerine benzetmeye yöneliktir. Ve kişi kısa süre içinde yöneticileri memnun etmenin öğrenim alanında başarıyı getireceğini öğrenir... "

Bize yapılan tam da bu değil mi!? Hiç bir konuda uzman olamayan, (güya) eğitimli cahiller...

Bir arkadaşımın tavsiyesiyle okumaya başladım, henüz 60lardayım, kitabın genelinde bu tarz küçük hikayeler var sanırım, insanı sıkmayan, sıradan ama sıcacık...

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Nerelerdeyim?

Buralardayım tabiki de, sıla'nın dediği gibi "kafa nereye ben oraya" diyecek bir lüksüm (g.tüm) yok, sıradan hayatımı sadece daha dolu dolu yaşıyorum. Daha önce bahsetmiştim sanırım yüksek lisansa başladım, hafta içi bütün akşamlarım kitlenmiş durumda.
 Ne bir arkadaşımla buluşabiliyorum ne de kendime vakit ayırabiliyorum. Geçen ay Maria V. Snyder'in Zehir Ustası isimli kitabını okumaya başladım, konusu çok ilgimi çekmişti,çok da güzel bir kitap ama bir ayda 100 sayfa anca okuyabildim! Son aylarda deli gibi film izlerken, nete giremediğim zamanda izlediğim film sayısı bir elin parmakları kadar ya var ya yok... Bu durumun tek nedeni tabiki de sadece okul hayatının eklenmesi değil. İş ortamım altüst durumda, kocaman bir projenin sorumluluğunu üstüme bırakıp giden iş arkadaşlarım var, tam işler hızlanmışken, yurtiçi-yurtdışı görevler gelmeye başlamışken işde tek başıma kaldım. Hergün firmaya toplantıya gidiyorum, bir dünya sorumluluk alıyorum, adım memur üstelik, akşama kadar kıçının üstünde oturup gazete-kitap okuyanlarla aynı parayı alıyorum, bide adam yerine konsam gam yemeyeceğim... Neyse iş hayatımda karışık yani...

Diğer taraftan ev almak üzereyiz, sürekli bankaya kredi için koştur, bir yandan tapuya koş, aklımda daha süratli beyin fırtınası yapıp birçok şeyi eş zamanlı ayarlamaya çalışmaktan elim yüzüm hatta kıçım sivilce içinde (biraz abartılı mı oldu ne :P)

Neyse diğer tarafta sempatik kadındoğum uzmanını ziyaretlerim tekrar başladı, onun stresi hepsinin üstünde mahvediyor beni. En son geçen Kasım ayında gitmiştim, çocuğumuz olmuyor diye isyanlarda olduğumu görünce beni azarlayıp geri göndermişti, mayısta hala bebek olmazsa o zaman senide eşinide kurcalarım ama şimdi eve gidin adam gibi sevişin diye nasihatta bulunmuştu, eh söyleneni yaptık o zaman ama bugün aylardan Mayıs ve bebek yok, adamda bizi bugün itibariyle kurcalamaya başladı, işte olan tam da bu! C.tesi küçük bir operasyonla renkli boyayı basıp tüplerimi tıkalıysa açacakmış, sancılı bir işlemmiş o yüzden uyutacaklarmış, neyse uyutsunlar canı kıymetli biriyim ama inşallah para konusunda uyutmazlar. 580TL imiş, duymayanlar duyanlara duyursun... Tamda ev almaya çalıştığımız dönemde süper hissettirdi...!

Okulda iki sınav atlattım, en düşük puanı ben aldım, neden acaba :P Bir ALES atlattım ki sonucunda rezil olmak var, sonraaa geçen hafta bir düğün atlattım, bu kafayla ankaranın bağlarında oynamak nasıl bir his tahmin edemezsiniz, en kötüsü bu haftasonuda bir düğün var...

Neyse adım filmmania benim adıma yakışanı yapayım:

Sinemada 3 tane birbirinden mükemmel film izledim, (konu özetlerini beyazperde.com'den aldım)
ilki ;

Konusu:"Askeri bir yönetim biri Jack adında deneyimli bir askeri , insanoğlunun bir zamanlar "Dünya" diye adlandırdığı terk edilmiş bir gezegene keşif için yollar. İnsanlığın büyük yok oluştan önce nasıl koşullarda yaşadığını araştırmakla dahası yaşayan her hangi bir canlı olup olmadığını bulmakla görevlidir. İnsanlığın bir zamanlar yuvası olan Dünya gezegeni birtakım uzaylı canlılar tarafından işgal edilmiştir ve gezegende hala varlıklarını sürdürmektedirler. Jack tüm bunları araştırmakla görevliyken, karşısına hiç beklenmediği sürprizler de çıkacaktır... 
Tron filmi ile tanıdığımız yönetmen Joseph Kosinski'nin yönettiği film, yönetmenin kendi çizgi romanından sinemaya uyarlandı. Kıyamet sonrası bir kurguya sahip olan filmin kadrosunda Tom Cruise'un yanı sıra Olga Kurylenko, Andrea Riseborough, Nicolaj Coster-Waldau, Melissa Leo ve Morgan Freeman yer alıyor..."
Filmde Tom Cruice'nin olması benim için yeterli bir izleme nedeni. Ki şimdiye kadar hiç pişman olmadım. Kurgusu, oyuncuları, ve görsel efektleri ile izlediğim unutulmaz bir aksiyon filmi oldu...Puanım: 8.0

İkinci filmimiz: 

Konusu:"1974 yılında, Texas'ta küçük bir kasabada yaşayan genç Sally, kenti yerle bir eden ve arkadaşlarını öldüren Sawyer çetesinden kurtulabilmeyi başarır. Bu olaydan uzun yıllar sonra, hiç tanımadığı büyük annesinin kendisine bir malikaneyi miras bıraktığını öğrenen Heather Miller, evi görmek üzere arkadaşlarıyla birlikte bir yolculuğa çıkar. Heather arkadaşları Nikki, Ryan ve Kenny ile yoldan aldıkları otostopçu Darryl ile birlikte malikaneye varınca, oldukça zevkli ve zengince döşenmiş bir evle karşılaşırlar. Heather mirası ancak satmama koşuşuyla devralabilecektir ve büyükannesi yazdığı bir mektuptaki talimatlara uymak zorundadır. Ev tüm ihtişamına karşılık terk edilmiş gibidir ancak rutubetli bodrum katında var olmaya devam eden dehşet tüm diriliğiyle onları beklemektedir...
John Luessenhop tarafından yönetilen Texas Chainsaw Massacre 3D, The Texas Chainsaw Massacre geleneğini sürdüren altıncı film olurken, 1974 yılında çekilen orijinal filmin sonrasında yaşananları konu alıyor. Filmin oyuncu kadrosu ise Alexandra Daddario, Dan Yeager, Trey Songz, Scott Eastwood, James MacDonald ve John Dugan gibi genç isimlerden oluşuyor."
Alanında benim için bile klasik bir film seviyesindeydi, yani filmi sevdim ancak türevlerini çok izlediğim için çok çok etkilenmedim, Belkide bu tarz filmlerden çok şey beklemek yanlış, neticede boş zamanlarda eğlencelik bir film, puanım:7.0

Son filmim, sona sakladım çünkü en son onu izledim ve benim kahramanım o; "Tony Stark",hayali bir hahraman en fazla bu kadar sevilebilir sanırım, o bir Iron Man!
Konusu:"Milyarder iş adamı, kahraman ve mucit Tony Stark, bu sefer gücü ondan çok daha fazla, hatta sınırsız bir düşmanla karşı karşıya kalıyor. Üstelik bu düşman, o çok sinirlendirecek bir hamle yaparak özel hayatını yok ediyor. Stark şimdi bu olayların kaynağını araştıracağını zorlu bir mücadeleye giriyor. Fakat en yakınlarını korumak için zekasının ve cesaretinin yanı sıra içgüdülerine de ihtiyacı var. Stark'ın bu savaşında kafasında dönüp duran soru ise belki de tüm olayların en can alıcı yanı: Adam mıdır kıyafeti kıyafet yapan yoksa kıyafet midir adamı adam yapan?
Yarattığı alaycı karakterlerle hayran kitlesini geliştiren Robert Downey Jr.'ı dördüncü kez Tony Stark olarak izleyeceğimiz filmin yönetmenliğini ise Shane Black üstleniyor. Filmin çekimlerine Kuzey Carolina eyaletinin Wilmington kentinde gerçekleştirilen filmin senaryosu ise Drew Pearce'e ait. Downey Jr.'a Gwyneth Paltrow, Don Cheadle, Jon Favreau, Ben Kingsley, Guy Pearce, Rebecca Hall, James Badge Dale ve Ashley Hamilton isimleri eşlik ediyor."
Bu film hakkında birçok kişinin eleştirisini okudum ve bazı noktalarda onlara katılsamda (ki burda olumsuz hiçbirşey yazmıycam) filmin büyüsüne o kadar kapıldım ki film bittiğinde sinema salonundan çıkmak istemedim. orda geçirdiğim 130dak. beni çok farklı bir dünyaya götürdü, geri gelmek istemedim, çok beğendim. Aksiyon-bilim kurgu tarzında film sevenlerin kaçırmaması gereken, mümkünse sinemade izlemesini tavsiye edeceğim bir film olmuş.Puanım:9.5