6 Ocak 2014 Pazartesi

fazla söze gerek yok zaman hızlı geçiyor...


1 ay önce yeniden yazma hevesiyle bilgisayarın başına oturmuştum ama yine karabatak gibi batmış gitmişim haberim yok, aslında Ağustostan beridir kendimde değilim... Eskiden ne zaman bir film izlesem hemen koşa koşa gelir yazardım, son zamanlarda ise elimi kaldırıp bir bardak su alasım yok, yani beni bir köşeye bıraksalar orada yaşlanırım, kıçım uyuşsa oturmaktan kalkmam o kadar miskinim.

Yüksek lisans belası yine başladı ve hayatımın haftaiçisini derslere bağladım, 4ders alıyorum bakalım kaçını verebilcem! Yani haftaiçi kimseyle görüşemiyorum, telefon dahi edemiyorum... (sanki hafta sonu çok sosyalim!) Hafta sonu ise temizlik, ev işi, haftaiçinin yemeği falan filan derken hooop diye geçiveriyor. Yüksek lisans demişken dersin birinde bir sunum yaptım dersin hocası bütün blogları twitter hesabı nesi varsa yayınlamış oralarda beni ve sunumumu, azıcık övünesim geldi, öyle işte, yüksek bayağı dersleri ve sınavlarıyla hayatımın göbeğinde...

2000lik puzzle almıştım, başlayalı 6 ay oldu ama daha çok küçük bir kısmını yapabildim, ama aklım hep onda...

Geçenlerde d&r'ın internet sitesinden 8-10 tane kitap aldım ama daha geçen sene aldıklarımı bitirmemiştim, kitapları üstüste dizdim ben onlara bakıyorum onlar da bana...son 8 aydır "Düğümlere Üfleyen Kadınlar"ı okuyorum, kitap güzel aslında ama sıkıcı olan benim...

Deli gibi alışveriş yapıyorum, önümüzdeki günlerde daha da yaparım çünkü kafam daha bi bombok...Artık eskisi gibi alışveriş de kafa dağıtmıyor ama neyse...

Yılbaşı gününe ışınlarsam kendimi; son dakkaya kadar bi plan olur bende uyarım diye düşünüyordum ama hiçbir plan gerçekleşmedi, plan dahi yapamadık çünkü peşpeşe iki cenazemiz oldu, sonra arkadaşımın babası derken üç oldu, yani kimsenin yılbaşı havası yoktu, hatta bir cenaze haberi de her an gelebilir, ailecek beklemedeyiz... Neticede yeni yıla uyuyarak girdim, söylenenler doğruysa bütün yıl uyumayı planlıyorum...

Yeni yılın ilk günleri arkadaşımın bebeği oldu, başka bir arkadaşımın bebeği yolda, yarın ya da öbür gün o da gelecek, yani bir yandan eksilirken bir yandan çoğalıyoruz, burdan bakınca kendime acıdım be, bu halim normal yani...

Yeni yılda hala bebeğim yok, içimi yakan da bu zaten, keyfimi kaçıran, hiçbirşey yapmamak istememem vs...

biricit cons listemin başında kendim varım, artık kimseyi düşünmüyorum (daha önce farklı mıydı, hayır ama artık daha katıyım) gelen geçen laf sokar oldu bana, noluyo be! ben böyle süt dökmüş kedi değilim hemen pençelerimi çıkarıyorum, hiçbir lafın altında kalmaya niyetim yok! siftah bugündü! :) sonra anlatırım onu, tabi unutmazsam...

Dedikodu yapayım azcık, zamanın birinde bir genç çocuk varmış, vasıfsız adamın tekiymiş, acımışlar haline bir işe sokmuşlar bunu, ama çocuk ekmek yediği kaba pislemiş, hırsızlık yapmış, çaldığı paraları da bir rus kadına yediriyormuş, tabi kovulmuş, onu işe aldıran adam çok mahçup olmuş, çocuğun babası da benzer konudan sabıkalı olduğu için olayı duyanlar "boynuz kulağı geçmiş!" yorumunu yapıyorlarmış... benden söylemesi...

Çok film izledim ama en son "zamanda aşk" denen filmi izledim bence bir akşam sevdiceğinizle mısır patlatıp izleyebileceğiniz sıcacık bir film... Ondan önce 47 Ronin ki fena değil, ondan önce Engin Altan'ın Bu işte bir yalnızlık var ki süperdi falan filan... Yarınki plan Oldboy ;)