30 Ocak 2013 Çarşamba

Kuma

Umut Dağ yönetmenliğinde 2012 yapımı bir film. İç Anadolunun bir köyünde yaşayan Ayşe kanser hastası bir kadının üstüne kuma olarak gelin gider. Kadın öldüğünde ailesiyle ilgilenir umuduyla kabullendiği Ayşeye bir anne şefkatiyle yaklaşır, büyük oğluyla evlendiriyormuş gibi düğün dernek yapılır, gelin memleketinden koparılır ve yaşlı adamın koynuna koyulur...Fakat ilahi adalet midir nedir kadın ölümü beklerken ani bir gelişme herşeyi altüst eder. Adam ölür, kadın iyileşir... Ayşe çalışmak zorunda kalır, ya da köyüne dönecektir... Çalışır, aileye katkıda bulunur... Sahte evlilik seremonisiyle evlendiği çocuğa aşık olur fakat o noktada da başkabir trajedi bekler Ayşeyi... Yıkılamayan gelenekler, töreler, hepsinin arasında sıkışan bir ailenin dramı... Sonu yavan bitse de güzel bir filmdi...
Sinemalar 5.4, Imdb:7.0, filmmania:6.0

Parker

son dönemde kendimde bir sıkıntı olduğunu düşünmeye başlıyorum, gittiğim hiçbir filmi beğenmiyorum, ne Celal ile Cereni beğendim ne Parker'ı ne de Cem yılmazın son şovunu....

Jason Statham denilince akan sular dururdu benim için ama bu film o kadar sıradandı ki Jason bile kurtaramamış. Hele sırf başrolde Lopez var diye konulan bir sahne vardı ki ıyyy demekten kendimi alamadım, filmde Lopez var diye illa dötünü görmek lazım dimi, bide zoom yapın....

Çook sıradan bir soygun filmi olmuş, klasiktir ganimeti paylaşamazlar ve kavga çıkar, biri intikam için diğerlerinin peşine düşer, işte olay bu kadar sığ....

Filmde birkaç replik çok hoştu;
"Hayatta en önemli şey verdiğin sözü tutmuyorsan pişman olmayacağına emin ol!" ve
 Jennifer"geceleri nasıl uyuyorsun?"
 Jason "akşam 7den sonra kahve içmem..."

Sinemalarda yorumlar fena değil ama puanı 7.1, filmmania puanı ise 6.5, o da Jason'nun otel odasındaki kavga sahnesinin hatrına...

26 Ocak 2013 Cumartesi

Operasyon Argo

1979'da İran'da rehin alınan 6 ABD'li diplomatın CIA tarafından kurtarılmasını konu alan bir film. Operasyon o kadar dandirikki, bana resmen insanları aptal yerine koymuşlar gibime geldi. Filmin altınkürede ödül alması ve Imdb puanının 8.2 olması ne kadar siyasi  bir film olduğunu gösteriyor zaten... Çok fazla yorum yapmıycam bu tarz filmleri sevmiyorum sırf merakımdan izledim, olay birazcık ülkemizde geçiyor çünkü... Ben Affleck iyi bir oyuncu ama bu filmde onu da sevmedim.Puanı en fazla 6.0 olmalıymış...

Aşk, Şimdi! - Now is good

Jenny Downham'ın Before I Die isimli kitabından uyarlanmış bir film, lösemi hastası Tessa hastalığının son aşamasındadır, bu dönemde Adam ona destek olur. Tessa hastanede kalmak yerine kendine bir yapılacaklar listesi oluşturur ve sevdikleriyle bu listeyi uygulamaya çalışır. Adam gece gündüz yanında kalır... Dakota (Tessa) çok iyi bir oyuncu, çok samimi...

Bu tarz filmler beni çok etkiler, sonunda hepimiz öleceğimize göre ölmenin bu şekli hem çok trajik hemde çok güzel gelir... Sevdiğiniz herkesle vedalaşma şansınız olur, ölmeden önce yapmalıyım deyip cesaret edemediğiniz pek çok şey için vaktiniz olur ve o dönemde kimse sizi sorgulayamaz... Ama öteki yandan sevdiğiniz herkes size acıyarak bakar... Herşeye rağmen aldığınız her nefesin son nefesiniz olduğunu bilsenizde   herhalde o son nefes bile güzeldir, çünkü kıymetini bilirsiniz... 

Bazen, öyle anlar oluyorki , güzel bir uykudan uyandığımda, lezzetli bir yemek yediğimde, alışverişte beğendiğim bir şeyi alıp giydiğimde, doğumunu beklediğim bebeğe hediyeler alıp ona sarıldığımda, çok şükür diyorum....

Ben filmi, modum bu filme çok uygun olduğu için çok beğendim, ama pekçok kişi izlerken sıkılacaktır, çünkü benzer filmler yapıldı, aşk ve dram ikisi yanyana çok gördük evet, ama ne bileyim bence doğru günde izledim ve sevdim...

Imdb:6.3, filmmania:7.5

25 Ocak 2013 Cuma

Kıyamet Günü The Impossible

2004 yılında Taylandı vuran tusunamide hayatta kalma mücadelesi veren bir ailenin yaşanmış hikayesi bu.  Tatil için gittikleri yeni açılmış bir otelin havuzunda keyif yapan üç çocuklu bir aile dev dalgaların altında kalırlar. Konusu bu kadar kısa iken film 2 saate yakın sürdü ve hiç sıkılmadan izledim. Ailenin tekrar biraraya gelmek için verdikleri mücadele o kadar gerilim yüklü, o kadar insanın içini parçalıyorki! Pekçok sahnede gözyaşlarımı tutamadım, süper bir dram filmi olmuş, bunda oyuncuların performansı gözardı edilemez...
Imdb:7.7, sinemalar:6.9,filmmania:8.0

23 Ocak 2013 Çarşamba

Celal ile Ceren


Bu filmi izlemeyen varmı? varsa izlemesinler zaten, Türk filmlerine ön yargılıya çıktı adım ama nasıl çıkmasın ya, bu nası bir film! Çakma hangover zaten, ama nerde ondaki kalite, espriler tamamen bel altı, bir tane elle tutulur arkadaş ortamında anlatılıp gülünecek saniye yok, bu en fazla eşimle izleyebilirmişim iyiki onunla gitmişim, arkadaşlarımla filan gitmiş olsam kesin yarıda çıkardım utancımdan. Bu filme çoluk çocuk giden şuursuzlar var bide, onları görünce kafayı yedim resmen. Recep İvedik serisini de izledim, bu film onların yarısı olamaz, o kadar boş, o kadar gereksiz bir film olmuş, karakterlerin hepsi zorlama... Bunun dışında iğrenç sahnelerde vardı, bütün salon ııyyyykkkk öğğğkkkk diye inledi. Verdiğim paraya hiç bu kadar acımamıştım... Puan bile vermiyorum!

20 Ocak 2013 Pazar

Death Race 1-2-3



Bu serininilk filmi aslında 1975 yılında yayınlanmış denebilir, o zaman başrolde Sylvester Stallone varmış, yukarıdaki filmlerin ilkinde başrolde Jason Statham var, ve aksiyon sevenler Jason'u yakından bilirler, adamın rol aldığı vasat bir film yok, hepsi muhteşem, kendi alanında bir klasik...

1.filmin konusu kısaca (beyazperdeden afirikledim çünkü çok güzel özetlemişler): "Yakın bir gelecekte, orantısız sanayileşme hamleleri, plansız programsız büyüme ve kontrol edilemeyen nüfus artışı günden güne yaşam koşullarını bozmaktadır. Tüketim toplumunun dizginlenemeyen alış veriş tutkusu bir yıkıma yol açmıştır. Aşırı sanayileşme, yüksek nüfus artışı ve çılgın tüketim alışkanlıkları yüzünden dünyamız bir çöplük haline gelir ve tabi üzerinde zıvanadan çıkmış insan ırkı vardır. Azılı suçlularla dolu bir hapishanenin yöneticileri para kazanmak için bir yol bulmuşlardır; bir çeşit gladyatör oyunu gibi, suçluları ölümüne yarıştırmak ve üzerlerinden para kazanmak. Bu aşırı kâr hırsı toplumda büyük bir çürümeye sebep olmuştur.
Şiddet arzusu taşıyan ve ölümüne dövüş için yarışan bu mahkumların arasında üç şampiyonluk kazanmış otomobil yarışçısı Jensen Ames, öldürülemez ünvanıyla yöneticilerin hedefi olmuştur. İki seçeneği vardır: ya işlemediği bir cinayet yüzünden hapse atıldığı bu yerde kalacak ya da önüne çıkan her mahkumu öldürerek hayatta kalacaktır. Ames'in yarışırken zorunlu olarak kullanması gereken demirden Frankenstein maskesi hazırlanmıştır."

İkinci filmde Jason yok,çünkü 2.film birinciden önceki zamanı anlatıyor, yani efsane yarışmacı Frankenstein'in hikayesini anlatıyor. Jasonun filme kattı karizma ikincisi izlaninca daha iyi anlaşılıyor, ama yinede aksiyon sahneleri inanaılmaz...

Üçüncüsü ise, dün gece izledim, aksiyon kısmı güzeldi, yarışlar bu kez afrikada geçiyordu, son bir yarış kazanıp özgürlüğüne kavuşmayı amaçlayan Frankestein ve ekibini izledim...

Filmin ortlama puanları 8in üstünde, filmmania:8.5
Aksiyon sevenlere tavsiye olunur;)

Umut Işığım Silver Linings Playbook

Son günlerde romantik/komedi türünde izlediğim en güzel film oldu, Jennifer Lawrence (Tiffany) inanılmaz bir oyuncu, Açlık Oyunlarında ona bayılmıştım, geçenlerde GerçeğinParçaları'nda izlemiştim ve vasat gelmişti ama bu filmde kendini tekrar zirveye çıkardı, zaten inanılmaz güzel bir oyuncu, nette biraz araştırınca başka filmleri de olduğunu gördüm, yakın zamanda birkaçı izlenmeye değer gibi...

Filmin konusu: Bradley Cooper (Pat) eşinin aldatması üzerine psikolojisi bozulan eşine aşıkbir kocayı canlandırıyor, psikolojik tedavisi bittikten sonra tek amacı eşini geri kazanmak olur, bunun için form tutmaya başlar, eşinin okulda öğrencilerine okuttuğu kitapları okur ama bu süreçte eşine bir türlü yaklaşamaz. Bu süreçte Tiffany ile tanışır, Tiffany de kendi gibi yaralı bir eşdir, kocasını kaybetmiştir ve onun psikolojiside normal değildir, önüne gelenle birlikte olmaktadır... Tiffany, Pat'in eşine yazdığı mektupları ona ulaştırmak karşılığında dans yarışmasına birlikte katılmayı teklif eder... filmde sevdiğim bir diğer tarafta baba rolündeki Robert De Niro oldu, futbol fanatiği bir baba, oğluna ulaşmak için futbolu kullanır... Tiffany ve Patin dostluğu aşka dönüşür...

Filmin öyle abartılacak bir yanı yok ama oyuncular harikaydı...

Imdb:8.2,sinemalar:7.1, filmmania:7.5
Hamiş: Bradley ve Jenniferi birbirine çok yakıştırdım;)

15 Ocak 2013 Salı

Uçuş 2012

Denzel Washington hakkında satırlar boyunca övgü dolu şeyler yazmak istiyorum ama adamı yeni mi keşfettin diye söylenebilirsiniz, elbette çok iyi bir oyuncu olduğunu biliyordum ama sanki adam bu filmde oyunculukta zirve yapmış gibi, o kadar bayıldım anlatamam...

Filmin konusu malum, fragmanlarını izleyenler bilir, Denzel (pilot ismi Whip) düşen bir uçağı ters uçurarak yüzlerce kişinin hayatını kurtarır, bu onu doğal olarak kahraman yapar ancak uçakta bulunan iki boş içki şişesi, pilotun kanındaki alkol ve ölen 6 kişi onun kahramanlığının sorgulanmasına neden olur... Hayatı boyunca alkolik olmadığı konusunda yalan söyleyen ve bu uğurda ailesini kaybeden Whip ya ilk defa doğruyu söyleyip olayın sorumluluğunu üstlenecek ya da bir çocuğun hayatını kurtarırken ölen kabin arkadaşını suçlayarak olaydan yırtacak... İzleyin ve görün...

Film sıkmayan bir tempoda etkileyici bir şekilde sürüyor, diğer oyuncularda başarılı ama hepsi Denzel'in gölgesinde...

Imdb:7.6, sinemalar:6.9, filmmania:8.0

14 Ocak 2013 Pazartesi

13 Ocak 2013 Pazar

Gerçeğin Parçaları Winter's Bone 2010

Hasta annesine ve küçük iki kardeşine bakmak zorunda kalan Ree'nin hayat hikayesi. Bir yanda hayatta kalma mücadelesi verirken diğer yanda uyuşturucu bağımlısı babasını aramaktadır... Hikaye Alabama denen yerde geçiyor, doğa şartları ağır, Ree sadece 17 yaşında... Olaylar çok ağır akıyor, hikaye acıklı etkileyici ama sıkıyor işte... Hatta bir ara uyuklamışım bile...

Jenifer Lawrence'yi Açlık Oyunlarında farketmiştim ilk kez, meğer bayağı filmi varmış, bu filmide sırf o yüzünden izledim; oyunculuğu çok samimi...

Imdb:7.3, filmmania:5.5

12 Ocak 2013 Cumartesi

Alex Cross 2012

Alex Cross (Tyler Perry) cinayet masası dedektifidir, psikoloji eğitimi almıştır. Picasso (Matthew Fox) isimli katilin peşine düşer fakat işler bir süre sonunda kişisel boyuta taşınır. Alex ailesini korumak için sınırlarını zorlar...

Filmin konusuna daha fazla girmeyim izleyin, çünkü izlenesi güzel bir aksiyon olmuş. Eşimin tabiriyle "konulu aksiyon"...

Matthew filmde inanılmaz bir oyunculuk sergiliyor ki bence filmi tek başına götürüyor. Filmde Matt'i gördüğümde şok olmuştum, kesin bunda birhastalık filan var, neden bu kadar zayıfladı acaba diye hayıflandım ama sonra araştırınca rolü için bu kadar büyük bir fiziksel değişim geçirdiğini öğrendim. Bu arada çok zayıftı ama gram yağ yoktu ;) Ki filmi izleyince rolüne nası da cuk diye oturduğunu görüyorsunuz... Alex yanında bayağı toroman kalıyor  ve filmin sonu süperdi, alex resmen tek kol dövüyor picassoyu...

Imdb 4.7 vermiş, bence büyük haksızlık, yorumlara baktım başka filmleri hatırlattığı için puanının düşük olabileceği konuşuluyor ama bence iyi bir aksiyon filmiydi. Sinemalar 7.4 vermiş ki bencede en az 6.5 hakediyor...

Hamiş: filmde Jean Reno var ama konuk oyuncu gibi o yüzden ondan hiç bahsetmedim ki zaten o adamı nedense sevemedim...

6 Ocak 2013 Pazar

2013 filmleri...

bi gazeteden blog okuyucularım için afirikledim:


World War Z



Marc Forster'ın yönettiği film bir savaşta zombiye dönüşen bir grup eski askerye insanların arasındaki mücadeleyi anlatıyor.


Warm Bodies

Jonathan Levine'in yönettiği film bir zombi ile onun kurbanı olan bir kız arasındaki aşkı anlatıyor.


The Lone Ranger

Gore Verbinski yönetiyor, Johnny Depp, Armie Hammer ve Tom Wilkinson oynuyor. İnsan azcık konusundan bahseder dimi, ama yok efenim, neyse onuda başka yerden afirik: "Asıl adı John Reid olan Lone Ranger lakaplı bir kovboyun yardımcısı Tonto ile haksızlıklara karşı verdiği mücadeleyi anlatan ünlü TV dizisinin sinema versiyonu"ymuş...


Texas Chainshaw 3D

John Luessenhop'ın yönettiği fillde her zamankinden daha fazla korkacak seyirci. Hıh siz öyle sanın,alıştık biz bu tarz amerikan sapkınlıklarına...


Star Trek Into Darkness

J.J. Abrams'ın yönettiği film bilim kurgadan hoşlananlara.


The Last Stand

Arnold Schwarzenegger'i özleyenlere. Ona Eduardo Noriega eşlik ediyor. Bu adamı sevmiyorum yaa.

To The Wonder


Saint-Michel tepesini gezdikten sonra Marina ve Neil olayların tırmandığı Oklahoma'ya gelirler. Marina bir rahiple ve sürgünde olan kendi yetenekleriyle başa çıkmaya çalışan bir yoldaşla karşılaşır. Tüm bunlar olurken Neil , Jane adındaki çocukluk arkadaşıyla aralarındaki bağı yenilemekle meşguldür. Kadroda Ben Affleck, Javier Bardem, Rachel McAdams ve Olga Kurylenko var.


42

Brian Helgeland'ın yönettiği filk beyzbol yıldızı Brian Helgeland'ın yaşam öyküsünü beyazperdeye taşıyor.


Admission

Paul Weitz'ın yönettiği bu romantik komedinin başrollerinde Tina Fey ile Paul Rudd var.


After Earth

Başta Altıncı His olmak üzere bir çok flme imza atan M.Nİght Shyamalan'ın imzasını taşıyan yapım yine gizem yüklü. İnsanların bir yıl önce boşalttığı bir gezegen bulan baba ile oğlunun öyküsü üzerine kurulu film. AfteR Earth'ün baba ve oğul karakterlerini Will Smith ile gerçek hayattaki oğlu Jayden canlandırıyor.

A Good Day to Die Hard


Bruce Willis'İn sürüklediği Die Hard (Zor Ölüm) serisini özleyenler için... Kameranın arkasında John Moore var.


A Glimpse Inside the Mind of Charles Swan III


Roman Coppola'nın yönettiği filmin başrollerinden birini Hollywood'un skandallarıyla ünlü yıldızı Charlie Sheen üstleniyor.


Anchorman: The Legend Continues


2004 yapımı serinin devam filminde yine Will Farrell başrolde.


Sinema yılı olacak sanırım bu yıl, o kadar çok yeni film geliyorki  copy-paste yaparken yoruldum, işte burda hazır yapılmışı var, sevdiğim pek çok youncunun filmine gelemedim bile, toplam 48 film   tık tık 












5 Ocak 2013 Cumartesi

Forrester'ı Bulmak

Genelde erkek muhabbetidir bu; "abi 2005 model araba altına binmem!!" Ona benzer bir muhabette bende diyorum ki 2000yapım yılı altındaki filmleri izlemem (yıllanmış ağır dramlar hariç). Bu film tam sınırda bir film benim için, 2000yapımı, birkaç yıl sonra izlemeyeceğim bir film, hazır gözüme ilişmişken ve Sean Connery'i özlemişken izleyim dedim...

16 yaşında yazdığı yazılar nedeniyle özel okulda burs kazanan, kenar mahallede yaşayan Jamal, yeni okulunda önceleri kabul görmez, daha sonra sporda ve yazdığı yazılarda kendini tüm okula ispat eder. Bu arada mahallesinde yaşayan ve evinden hiç çıkmayan bir ihtiyar dikkatini çeker ve evine hırsızlık için girer, dışarı kaçarken sırt çantasını düşürür, ihtiyar adam aslında ödüllü bir yazardır. Jamal'ın çantasındaki yazılarına not düşer ve çantayı ona iade eder. Böylelikle Jamal ve Forrester arasında bir dostluk başlar. Forrester Jamal'a kendi kelimelerini bulmasında yardım eder, okulda başarısı artan Jamal bazı hocaları tarafından göz hapsine alınır, yazılarını sorgulayan hocaları nedeniyle bursunu kaybetme noktasına gelen Jamal'a Forrester sahip çıkar...

İşte böyle sıcacık bir film, insanı yormayan, uyku altı tarzında...

Imdb:7.2, sinemalar:7.0, filmmania:7.0

2 Ocak 2013 Çarşamba

Skyfall 2012 - Felaket Bulutu 2006

Son dönemde izlediğim üç filmi birden yazmalıyım çünkü şuan örmekte olduğum kazak sinirlerimi o kadar bozuyorki, bir an önce yazıp gitmeyi planlıyorum, gidip ördüğüm kolları söküp tekrar örücem ve bunu ilk defa yapmıyor olacağım... Bazen diyorum ki örgü hobi senin neyine otur mis gibi filmlerini izle, düşüncelerini yaz, epiliptik bisikletinde sürat yap... Ooof of...

Önce Skyfall 2012;

007 olarak Daniel Craig'in zirve yaptığı bir film olmuş. Aksiyon olarak izleyiciyi doyuruyor. Filmde Bondun M'e olan sadakati sınanıyor. M geçmişiyle yüzleşirken Bond onu hayatta tutmaya çalışır. Olay bu kadar sade... Geri kalan vurdu kırdı maşallah... İstanbul ile ilgili kısımlara çok yorum yapmıycam, daha kötülerini de izledik çünkü. Ama Şangay ve İstanbulun lanse ediliş şekilleri arasında dağlar kadar fark var mı evet var... Son olarak 007nin aşk hayatı? ahh evet işler açık bayağı ;) Imdb 8.1, sinemalar 7.1, filmmania 7.0

Die Wolke yani Türkçe adıyla Bulut denen 2006 yapımı Alman filmidir. 
Filmde ALmanyada bir nükleer kaza meydana gelir ve 38bin kişi hayatını kaybeder, Hayatta kalanlar arasında yeni sevgili olmuş bir çift vardır.Hayatta kaldıklarına sevinemezler çünkü önce Hannah'ın kazadan etkilendiği sonrada sevgilisinin etkilendiği öğrenilir ve bir yandan hastalıkla mücadele ederken diğer yandan birbirlerine sımsıkı sarılırlar...

Aslında film çok sığ olmuş, yani konu güzel ama işleniş çok sıradan. Yani nükleer kaza olduğunu sadece siren sesinden anlıyorsunuz. En azından bir reaktör gösterebilirlerdi, ya da bir patlama... Bu anlamda sürekli seyircinin hayal gücüne bırakmaları sıkıyor insanı.. Beni en çok etkileyen, annesini kaybeden Hannah'nın erkek kardeşini korumak için yaptıkları ve onu kaybediş şekliydi... 

Filmin puanları yüksek ama bence abartılmış: Imdb 6.5, sinemalar 8.8,filmmania 6.0

Şimdi kazağıma geri dönüp nasıl kurtarırım bir düşünmeliyim...