30 Eylül 2012 Pazar

Doğalgaz Zammı Üzerine

Son birkaç gündür doğalgaza %10-15 zam gelecekmiş haberleri gündemde yer aladursun, benim annem son bir aydır "kızım biraz toplu gaz al, bu ay sonuna kesin zam gelir, hep böyle olur" diye başımın etini yedi durdu.  Bende belki evi değiştiririm diye annemin sözünü dinlemedim, almadım. Ama...

Son dönemde Ankara'da kiralık ev bulmak deveye hendek atlatmak kadar zor, ev sahiplerinin ikinci evleri için bir kira bedeli kadar vergi vermeleri gibi bir durum ortaya çıkınca herkes evini satmaya çalışır oldu. Böyle olunca kiralık ev bulmak zorlaştı ve ayrıca köpek bağlasam durmaz diyeceğimiz tarzda evler kıymete bindi. Netice: 1000TL kiraya verecek kadar zengin değilim yani istediğim fiyata istediğim kalitede kiralık ev bulamadım, taşınamadım... 

Eeee gazda alamıycam diye dertlenirken, aldığım gazı şimdilik yüklemeyip kartta tutarsam daha sonra paramın iade edilebileceğini öğrendim ve Cuma günü koşarak gaz almaya gittim. PTT'de denedim şansımı, olmadı, ortalık ana-baba günüydü, ordan metroya koştum; tamda Cuma saatiydi, metronun altı Hacıbayram camiisinden daha kalabalıktı, nefes alınmıyordu ki o halde bile çooook uzun kuyruklar vardı. Açıkçası kalabalıkta beni çok ürküttü,son dönem terör olaylarından sonra nasıl korkmayalım! Şansımı iş yerimdeki PTT'de deneyim dedim, ordada olmadı. Çok koşturdum, ayaklarıma karasular indi ama henüz vazgeçmek için erkendi, çünkü hırs yapmıştım...

Dün erkenden Kızılaya inip metroya gittim yine, herkes benim gibi düşünmüş sanırım yine çooooook uzun kuyruklar vardı, aşağıdaki resim metrodan bir kare, ben çekmedim ama tamda benim beklediğim sıra da buydu, yaklaşık on farklı noktada bu uzunlukta kuyruk vardı, sıraya girdiğinizde bankoyu görmüyorsunuz bile, tam 35 dak.bekledim ve aldım. Tahminimin ötesinde çok hızlı ilerledi sıra, sistem ve çalışanlar çok hızlıydı..İlğinç!!

Sonra yarış kazanmış bir sporcu edasıyla metrodan çıktım ve durdum, ne yapıyorum ben yaaa, nasılda bu saçma sistemin bir parçası oldum, o an kendimden ve yaşamak zorunda kaldığım bu şehirden, bu sistemden nefret ettim. Kış gelmeden, kullanmadığım hayali bir gaz için bi ton para verdim, bizim olmayan bir gaz için,ya iki gün sonra gazı keserse dış kuvvetler, vermiyoruz lan artık başınızın çaresine bakın derlerse, bizde kek gibi önceden verdik paraları! Sizin burnunuza da kötü kokular gelmiyor mu, bir şeyler kesinlikle kokuşmuş ama bende mi acaba?!

 ö

28 Eylül 2012 Cuma

Ayı Teddy

Hayal gücünü zorlayan filmlerden biri, zaman zaman duygusal , zaman zaman komik...

Filmde küçük bir erkek çocuğu oyuncak ayısıyla gerçekten konuşup, onun en iyi arkadaşı olmasını diler, tam da en kutsal gün olan yılbaşı gecesi diler ki, madem uyduruktan bir film yapıyoruz bari azcık inandırıcı olsun demeye mi çalıştılar bilmiyorum. Neticede çocuğun dileği kabul olur ve ertesi gün ayıcık dile gelir... O günden sonra çok iyi arkadaş olurlar ve hiç ayrılmazlar; birilikte büyürler, daha doğrusu büyümezler. Adam 35 yaşına gelir ama hala ruhu çocuktur, bu yüzden sevgilisiyle sorun yaşar, tüm film bundan ibaret...

Filme bakınca bazı sahnelerde cidden gülmeme rağmen keşke bir erkek çocuğu ve ayısı değilde kız çocuğu ve ayısı olsaymış, film daha duygusal olsaymış demekten kendimi alamıyorum...

Filmin puanları çok yüksek, sanırım birazda o puanlara bakıp sinemaya gitti ama puanların abartıldığını düşünüyorum, param boşa gitti anlayacağınız...

Sinemalar Puan:8.1/10
Imdb Puanı:7.6/10 
fiLmmania Puanı:6.0/10 

27 Eylül 2012 Perşembe

5harfliler.com

Siz hiç bilek güreşi yaptınız mı? Ben kız çocuğu olmama rağmen çok yaptım, ilk olarak evde annemle, sonra liseye kadar okulda erkek arkadaşlarımla... Okulda arkadaşlarımı yenebiliyordum ama evde anneme karşı hiç şansım yoktu... Neyseki zaman herşeyin ilacı; zaman geçti ben gençliğim doruklarına vardım ve annem yaşlandı; ve neticede onuda yenebilir hale geldim. Bilek güreşinde bir nokta vardır, aslında bir çok sporda vardı ya, o noktada eğer rakibiniz sizden güçlüyse, kıçınızıda yırtsanız yenilmeye mahkumsunuzdur, bunu bilmek ve tüm kaslarınızda hissetmek acayip bir duygudur, acıtır ama garip bir haz da verir...

Başlığa bakıp konuyu nereye bağlayacağımı merak ediyor olabilirsiniz, söyleyim; ben sağlam bir blog okuduğumda da aynı şeyi hissediyorum... Kemdi kendime "vay be elin oğlu-kızı ne yazmış ama! daha iyi bir cümle yazamazdım!" demekten kendimi alamıyorum, o an yenilmiş hissediyorum... Hepsi bu...

Geçenlerde keşfettiğim bir site bu, 5harfliler kalemi çok sağlam kişilerin yer aldığı bir site, yazılar çok keyifli, akıcı, uzun yazıları okumakta zorlanırım ama bu site farklı, istisna işte... Yazarları bayan, ki en çok hoşuma giden de buydu, onların hakkında onlardan biraz copy-paste yapayım; "5 Harfliler, kadın gündeminin peşinden vicdan, özen ve kahkahalarla koşan bir internet sitesidir.

5Harfliler, kadın gündeminin peşinde bir internet sitesidir.

5Harfliler ne demek?

Sitemiz, kadın kelimesinin neredeyse öcüyle bir tutulduğu bu günlerde, “üç harfliler” tabirinden hareketle kız, kadın, bayan, hanımefendi ayrımından bunalan bütün yorgun ruhlar için, kendine 5Harfliler ismini yakıştırmıştır.

Revolution - Yeni Dizi


Bu dizinin fırından yeni çıktığını söylemeliyim,o kadar ki henüz iki bölümü yayınlanmış...

Konusu: ""Hepimizin hayatı bir şekilde elektriğe bağlı. Peki ya elektrik aniden kesilirse neler olur? Bir gün, sanki bir düğmeyle kapatılmış gibi, dünya aniden karanlık çağlara geri döner. Uçaklar düşer, hastaneler kapanır, iletişim imkansız hale gelir. Modern teknoloji olmadan, bunun sebebini kim açıklayabilir ki? 15 yıl sonra, hayat sanayi devriminden çok önceki haline dönmüştür. Sessiz sakin bir hayat yaşayan aileler güneş batınca mumlar ve fenerler yakmaktadır. Hayat daha yavaş ama daha güzeldir. Öyle midir gerçekten?

Küçük kasabaların sınırlarında tehlike pusu kurmuştur. Yerel bir milis kuvvet gelip babasını öldürünce, genç bir kadının hayatı sonsuza dek değişecektir. Çünkü genç kadın babasının bu “büyük kararma” ile bir bağlantısı olduğunu öğrenir. Bu ölümcül tesadüf genç kadınla iki arkadaşının geleceği kurtarma umuduyla geçmişe dair cevaplar bulmak için yolculuğa çıkmalarına neden olur.""

 Konusuna bakınca heyecanlandığımı itiraf etmeliyim, sevdiğim bütün dizilerden bir parça almış gibi geldi; Lost, Fringe, Walking Dead, Flashforward... bi vampirleri eksik... 

Bazen elektrikler kesilip de mumlar devreye girince ailecek aynı geyiği yapardık; ya geri gelmezse!? İşte birileri de bizim gibi düşünmüş olsa gerek ki dizinin konusu tam da bu....

İlk iki bölüm sonunda çok kesin yargılarla dizi şöyle iyi böyle kötü demek doğru değil ama dizinin beklentimin  biraz altında başladığını itiraf etmeliyim. Yani, başlangıçta her şey çok hızlı oldu, biraz daha yavaş ilerleyip olayın farklı boyutlarını inceleyebilirlerdi, ilk bölümlerden daha çok yiyebilirlerdi, çünkü konu müsaitti ama hızlı ilerleyip filmin konusunu çok hızlı oturtmayı düşünmüşler. Bunu yapımcının ve senaristin tez canlı olmasına bağlayıp kendimce salak-saçma bir neden buluyorum, izleyip aynı şeyi düşünenler olursa onlarla bunu paylaşabilirim...

Dizide sevdiğim karakter başroldeki kız oldu (tarihimde ilk defa :P) Kızın farklı bir havası var; afrodit kadar güzel ama aksiyon filmlerinde sırıtmayacak kadar vahşi bir savaşçı... (çok mu abarttım ne!) Kısaca filmde Jön eksikliği var, hiçbiri tipim değil, biri yaşlı amca zaten, diğeri vücudu kafasından fazla gelişmiş duran bir zibidi (ilerle kesin bu fikrim değişcek...) İşte böyle sarışın afet yoklukta popüler oldu...

Dizide bir diğer hoşuma giden şey, silah bulmakta zorlanan insanların anam-babam usulü kılıç kuşanması. İnsanların terminatör misali birbirini taradığı aksiyon filmlerinden sonra kılıç sesi duymak iyi geldi...

Çok uzatmadan puanlara gelecek olursam;
Sinemalar Puanı: 8.7/10 
Imdb Puanı: 6.4/10 
Filmmania Puanı: 7.0/10  şimdilik ;)

23 Eylül 2012 Pazar

Dünyanın Merkezi Neresidir?

Sokaktaki insanlara mikrofon uzatıp sormuşlar; "Dünyanın merkezi neresidir?" insanların cevapları çok masum-komik ama aslında samimi, içten içe hepimizin insan olarak en  zayıf noktamız şu değil mi; hepimiz dünyanın merkezinde oturmuyor muyuz? ve dünya bizim etrafımızda dönmüyor mu? 
Dini bilgiler dünyanın merkezine Kabe der, Nasrettin Hoca ayağımı bastığım yer der, google'a dünyanın merkezi neresidir deyip görsellerde ararsanız birsürü kel adamın kafasını görürsünüz, forumlarda bakarsanız bu soruya herkes "ben " diye cevap vermiştir.. Neyse olayı siz anladınız ;)
İşte o video

22 Eylül 2012 Cumartesi

Kendimizden Bahsetmeyi Neden Bu Kadar Çok Seviyoruz??


Yok öyle bir şey demeyin, varmış;

"kendimizden bahsederken de güzel bir yemek yedikten para kazandıktan veya çok güzel bir seks deneyimi yaşadıktan sonra da beynin aynı bölgesi uyarılıyor!"

kendimizden bahsetmek derken; biliyorum hepinizin face hesabı var ve biliyorum hepiniz onlarca resim paylaşıyorsunuz ve birileri altına yorum yazdığında yada sadece "like" ettiğinde kazandığımız skorlarla içten içe seviniyoruz, bu gruba bende dahilim, yukarda ufak bir kısmını yazdığım yazıyı bir dergide okuduğumda face hesabımı açıp acaba kaç resim yüklemişim diye baktığımda şok oldum, yüzlerce resim vardı; hiç düşünmeden hepsini sildim, nedense resimlerimi paylaşmış olmak beni çok rahatsız etti...

Hergün internete 250 milyon resim yüklendiğini biliyormuydunuz.... İşte bu kendimizden bahsetmekten hoşlandığımızın en iyi göstergesi, peki neden böyleyiz?? Sırf beynimizin o malum bölgesi uyarılıyor diye mi? Bilmem, sizce??

Pamuk Prenses ve Avcı- Snow White And The Huntsman

İki hafta önce izlediğim bir film, beklentilerim çok yüksek değildi, ki cadı bu kadar başarılı olmasa işte size klasik pamuk prenses filmi derdim ama değil, cadı gelmiş geçmiş en iyi cadı ve filmi tek başına götürmüş resmen, Kristen oyuncu olarak çok zayıf, bütün filmlerde aynı mimikler cadıya bakıp öğrenmesi gereken çok şey var... Güzel bir aksiyon filmi izledim, ama hepsi o... Boş zamanlarda aksiyon filmi sevenlerin hoşlanacağı tarzda bir film...

Sinemalar Puanı:7.8/10
Imdb Puanı:6.5/10 
filmmania Puanı:6.0/10 

15 Eylül 2012 Cumartesi

Vampir Günlükleri - The Vampire Diaries


Son dönemde boş kaldıkça izlediğim bir dizi, aslında lafı çok uzatmadan çok beğendiğimi söyleyip gitmak istiyorum, çünkü 1. sezonun sonlarındayım ve hemen izlemeye geri dönmek istiyorum.

Daha önce True Blood denen sağdan soldan çakma diziyi izlemeye başlamıştım, sırf birkaç kelime ingilizce birşey öğreneyim diye 8-10 bölüm izledim ama hakaten dayanılacak gibi değildi, neyseki cipsi bir ara konuya el attı da bende o aptal diziyi izlemeyi bırakıp vampir günlüklerini izlemeye başladım.

Bir vampir dizisi en fazla bu kadar heycanlı ve bol konulu olabilir, dizide elini attığınız her karakterin altından başka başka hikayeler çıkıyor ve sanırım sıkılmadan izlememin nedeni de bu. Baksanıza diycem ama tabi bakıp göremeyeceksiniz şuan on parmak hızında dört parmakla yazıyorum. Başroldeki kız salak değil, herkes ona aşık modunda değil.. Neyse öle işte....

Bir ara  daha detaylı dizinin incelemesini yaparım, şimdilik çok beğendiğimi itiraf ediyorum ve diziye kaldığım yerden devam ediyorum... Dizinin puanları sinemalarda 9'un üztünde, Imdb 8 küsür vermiş ben şimdilik kendi alanında 10 veriyorum...

Herkese iyi haftasonları...

Ahhh dipnot,kendime,sevgili eşime ve Ian'a;
Klasik olarak tipim olmasa da bu sefer kötü adamı seçiyorum ;)
Ian Somerhalder

Düzenleme: 22.09.12

Nihayet 3 sezonu da bitirdim; sanırım 2 haftamı aldı bitirmem, haftaiçi birkaç gün sabahlamam gerekti, biraz uykusuz kalmam, biraz moron gibi dolanmam, bölümleri peşpeşe izlediğim için gündüz gözüyle Damon halisünasyonları görmem gerekti evet ama değdi, bitirdim, şimdiyse biten her güzel şeyin ardından yaptığım gibi yastayım, yavaş yavaş izlesem 4. sezon başlayana kadar kendimi oyalayabilirdim ama olmadı işte....

Dizi konu bakımdan çok hareketliydi, klasik vampir-kurt adam tarzı filmler içinde bence tek olmalı, bunu izledikten sonra alacakaranlık serisine bakıp "o da neymiş, amaaan çizgifilm izlemişim onca zamandır " demekten kendimi alamadım...

Annem her ne kadar "kızım yaşın otuza geldi hala böyle şeylerden zevk alıyorsun" diye hayıflansa da ben gerçek hayatta göremeyeceğim şeyleri filmlerde görmeyi seviyorum, yani neden oturup dram-yaşanmış acıklı şeyler izleyim ki! haberleri izliyorum yetmez mi! 

Bu dizide...

Anlatamam...

4 Eylül 2012 Salı

True Blood

Japonların; true blood adıyla sentetik kan üretip piyasaya sürmeleri sonucu vampirlerle insanların içiçe yaşadığı bir dünya söz konusudur.Sookie Stackhouse ise büyükannesi ve abisi ile Louisiana'nın küçük bir kasabasında yaşayan, zihin okuma yeteneğine sahip genç bir garson kızdır. bir gün Sookie'nin çalıştığı bara Bill Compton adında bir vampir geliyor ve anında Sookie'nin ilgisini çekiyor.

Dizinin konusu kısaca böyle, bu kadarı ilgimi çekmeye yetti ve izlemeye başladım, son birkaç gündür yazmamamın nedeni bunu izliyor olmam ve tabi bu yaz bitmek bilmeyen düğünlerimiz. Neyse, büyük kabusum ingilizce derdim geri döndü, tekrar bir gazla çalışmaya başlıyorum bu sezon olmadı bir sonraki sezonda kpds'den 70'i geçmeyi hedefliyorum, bu diziyide sırf ingilizce altyazısı ile izlenebilecek basit konusu yüzünden seçtim, ve ezelden beri bilen bilir vampirli filmlere-kitaplara karşı bir zaafım var;) 

Film beklentilerimin çok çok altında çıktı, konu saçma ve üstelik çarpma;) Alacakaranlıktan çalmışlar, fringe'den çalmışlar ki bunlar sadece tespit edebildiklerim, belkide tam tersidir, saydığım diziler bundan çalmıştır bilmiyorum, ben bu diziyi diğerlerinden sonra izledim ve inanılmaz basit geldi.

İzlemeye devam ediyorum, 2. sezona bile geçtim, dediğim gibi diyalogları kolay, ingilizce altyazıyı takip etmek kolay, şimdilik sırf bu yüzden devam ediyorum.


Dizideki başrol kızı beğenmedim, hani yukardaki sarışın kızı, oyunculuğu berbat, o ayrık dişlerine kıl oldum, başrol erkek de iyi değil, sanki başrol oynasınlar diye yoldan çevirmiş birileri, bence çok sırıtıyorlar. Dizide gay bir zenci var, cidden başarılı, aa unuttum birde Eric var ki insanın kötü karaktere aşık olası geliyor. Haksız mıyım ama?

Neyse dizi işte böyle, vampirler, garip güçleri olanlar, şekil değiştirenler ve daha kimbilir ilerleyen bölümlerde daha neler çıkacak... 

Söylemeden geçemeyeceğim bir diğer noktada dizinin aşırı erotik olması, en az Spartacus kadar erotik!

Puanlara gelince inanılmaz derecede yüksek;

Sinemalar 8.7/10
Imdb 8.1/10
fiLmmAniA 6.0/10 o da Erik'in hatrına ;)