31 Aralık 2012 Pazartesi

Hey noel dayı! Bir ricam olacaktı...

Yeni yıldan çok fazla beklentim yok (büyük ikramiyeyi saymazsak :P ), bir insanı mutlu edecek pek çok şeye sahibim zaten, bir şey hariç; 
sağlıklı, huzurlu, zeki, mutlu ve uzun ömürlü bir bebek... Eşimle, onu çok sevmeye, üzerine titremeye söz veriyoruz;)


Herkese iyi yıllarrrr!!!

25 Aralık 2012 Salı

İhtiras Rüzgarları-1994

Brad Pitt'in henüz "Brad Pitt" olmadığı yıllarda çekilmiş, çok kaliteli bir film... 

Albay William (Anthony Hopkins) ve üç oğlu Montana'da bir dağ evinde yaşamaya başlarlar, anneleri onları terk eder, zaman geçer çocuklar büyür, en küçükleri kendine sevgili yapar, evlenmek için gün sayarlarken 1.dünya savaşı çıkar ve üç kardeş savaşa katılır... Küçük kardeş kendini kanıtlamak için elinden geleni yapar ve bu onun sonu olur.. Tristan (bizim Brad) küçük kardeşlerini koruyamamış olmanın ezikliğini yaşar, abiside bu arada gazi olmuştur ve abi Alfred(Aidan Quinn) kardeşinin kalbini babasına geri götürür...

Tristan eve dönmez...

Alfred kardeşinin sevgilisine aşık olmuştur ve ona açılır ama beklediği karşılığı bulamaz. Onun beklediği Tristandır.Ama O uzun süre eve dönmez... 

Film o kadar uzun ki! Tristanın maceraları bayağı sürüyor. Tristan eve dönünce Susannah ile yakınlaşır, sevgili olurlar ama Tristan bir gün yine gider, uzun süre dönmez. Alfred bu arada boş durmaz ve Susannahı evliliğe ikna eder.. burdan bakınca Dallas gibi duruyor değil mi? Ki bence de evet, filmi izlerken bir ara kız ve babaları evde yalnız kalınca "yok  artık, olabilir mi" demedim değil...

Trastan eve dönünce Susannahı bulamaz, ama yardımcılarının kızı büyümüştür, çıtır kız, evlenir ve çocukları olur....

O dönemde yerli-amerikalı ayrımı varmış ki filmde bu konu çok ayarında işlenmiş... Diğer bir konuda içki yasağı konusu... İçki kaçakçılığı yapan Tristan parlementoda çalışan abisi ile ters düşer, abisinin uyarılarını dinlemez ve bu uğurda eşini kaybeder... Eşinin intikamını alır ve son nefesine kadar kaçmaya başlar... Çocuklarını abisine emanet eder...

Susannah ne oldu derseniz, Tristan eşini kaybetmesine rağmen ona pas vermeyince intihar eder...

İşte böyle entrika dolu bir hikaye...

Imdb:7.3 Sinemalar:7.7 Filmmania:7.0
İkiside çok yakışıklı değil mi?

23 Aralık 2012 Pazar

Kanyon-2009

127 saat denen filmi izlediyseniz ve sevdiyseniz bu filmi tavsiye ederim, ben ikisini de sevdim. Film gerçeklik payı olan, saçma gibi başlayan ama kısa sürede saran ve son saniyesine kadar gerim gerim geren bir film... Filmde de 127 saatin gerçek hikayesine gönderme yapıyorlar, yani Amerikayı ilk biz keşfettik havalarında değiller ki bu benim çok hoşuma gitti...

"Şapşal" diyebileceğim bir çift ailelerinden gizlice evlenirler ve balayına Hawaiiye gitmek yerine Amerikanın kanyonlarında at sırtında gezmeyi tercih ederler. Hatun kişi pek gönüllü olmasa da aşkı için taze damada eşlik eder... Başlangıçta macera gibi görünse de tek rehberlerinin yılan tarafından ısırılıp ölmesi asıl maceranın başladığını gösterir... Eşyalarını taşıyan at kaçar, dönüş yolunu kaybederler, yiyecekleri ve içecekleri yoktur, telefon çekmez, bütün bunlar yetmezmiş gibi çevrede aç kurtlar vardır... Daha kötü ne olabilir? Damat kayadan düşer ve bacağını iki kayanın arasına sıkıştırır... 

Filmde kıza bayıldım, çok cesurdu, eşini ve kendini korumak için yaptıkları inanılmazdı...
Filmmania:7.0

Hotel Rwanda-2004

2004 yapımı bu filmi eminim pek çoğunuz izlediniz,bense bu sabah izledim... Bu tarz filmler özellikle izlemekten kaçındığım tarzda filmler, günlerce aklımdan çıkmayacağını, uykularımı kaçıracağını, moralimi bütün gün altüst edeceğini bile bile izledim... Bazen insan elindekilerin kıymetini kaybetmeden bilmek için en azından başkalarının hayatlarını izlemeli... Bu sabah yataktan çıkmayı hiç istemedim ve çıkmadım, hatta keyif bu ya, bir kupa taze demlenmiş çayımı alıp yatağıma gömüldüm ve izlemeyi ertelediğim bu filmi açtım... Gribi ayakta atlattım ve keyfim yerinde... Bu filmi izlediğim için söylemiyorum bunu ama bunlar için şükretmezsem, şükretmezsek, sonumuzun Rwanda'da yaşayanlar gibi olmayacağının bir garantisi var mı... İnsan olduğumuzu hissetmenin başka bir yolu var mı...

Film, 1994 yılında Rwanda'da yaşanan soykırımı anlatıyor, halkı Tutsiler ve Hutular diye ikiye ayrılmış ve dünyanın gözü önünde birbirlerini kırıyorlar... Kargaşanın ortasında ailesiyle kalan otel müdürü Paul bir yandan ailesini korumaya çalışırken diğer yandan da otele sığınanları cehennein içinde bir vahada yaşatmaya çalışıyor... Aldığı zekice kararlarla yüzlerce insanı kıyımdan kurtarmayı başarır... Ailesini alıp gidebilecekken O kalmayı ve diğer insanlara yardım etmeyi tercih eder...
Başrollere bakınca Jean Reno'yu görüyoruz ama filmde sadece iki sahnede görünüyor, asıl kahraman Don Cheadle... Film anlaşılacağı üzre yaşanmış bir hikayeymiş ki filmi çarpıcı yapan kısmı bu, soykırımdan kurtulan  Paul ve ailesinin halen Belçika'da yaşadığını öğrenmek güzel... Yaşadıklarını ömürlerinin sonuna kadar unutamayacak bu insanların durumuna hiçbir vatandaşımız düşmez inşallah...

22 Aralık 2012 Cumartesi

Jack Reacher

Şuanda vizyonda olan film aksiyon sevenlerin ayıla bayıla izleyeceği kalitede... 

Konusu çok çok kısaca: 5 kişi aynı anda, aynı mekanda öldürülür, cinayetler arkasındaki şüphelinin sorguda söylediği tek şey "Jack Reacher'ı bulun!"dur. Jack ulaşılması kolay biri değildir. Olaya kendiliğinden dahil olur, avukat Helen ile birlikte dahil olduğu bu davada araştırdıkça çok ilginç bilgilere ulaşırlar... Kötü adamların hikayeleri en az iyi adamlarınki kadar iyi... Filmde detaylar çok iyi düşünülmüş...

Film hakkında çok fazla yazmak istemiyorum, filmin büyüsü bozulmasın,izlemek isteyenlere şiddetle tavsiye ederim...

Dikkat çekici bir nokta;52 yaşında Tom Cruise ama hala taşş!! Bir sahnede eline yakın çekim vardı ve o sahnede eyvahhhh!! dedim, Tom kendine gol attırmış, ellerine bakmazsanız yaşını asla tahmin edemezsiniz ve filmde asla sırıtmamış...

Imdb:7.4, sinemalar:6.8, filmmania:8.5

19 Aralık 2012 Çarşamba

G.I. Joe: Kobra´nın Yükselişi_G.I. Joe: The Rise of Cobra

2009 yapımı bu film benim en çok sevdiğim film türü olan; bilim kurgu, aksiyon, fantastik, gerilim, macera savaş hepsini birden içeriyor. Hatta komedi! Oyuncular çok iyi, yapım çok iyi, keşke sinemada izleseymişim dediğim bir film, aksiyon sahnelerini sevdim...

Film çölden, buzulların altına kadar geniş bir alanda geçiyor, pek çok gelişmiş teknoloji var, insan hayal ederken içinde kendini kaybediyor... Konusu bilim kurgu bir film için çok sağlam temellere dayanıyor, yani her dönemde kötü huylu silah satıcıları vardır, bir tarafa silah satarlar, diğer tarafa savunma kalkanları satarlar, hep o kötü huylular kazanır, ama G.I.Joe ekibi Cobra örgütünü ve bu silah satıcısını durdurmaya çalışır. Konu bu kadar sade ve sıradan ama kurgu çok iyi, sıkılmadan heycanla izledim...

Filmde bütün karakterlerin kendine has dikkat çekici yanı vardı, örneğin ortadaki komutanın yanındaki karakter (zenci dememek için kasıyorum bu kadar) filme inanılmaz renk katmış, en sağda yüzü görünmeyen ninjanın filmde hiç konuşmaması süperdi, neden konuşmadığına dair flashbackler ayrı bir güzeldi gibi...

Imdb pek beğenmemiş anlaşılan,5.7 sinemalar benim kafadan tip dolu anlaşılan:7.6, filmmania:7.5

Hamiş:Filmin devamını heycanla beklemekteyim... Fragmanlar karakterlerin bayağı değiştiğini gösteriyor ama umarım tempo en az bu kadar iyidir. Ey yapımcı yeni gelecek filmde yaşlı Bruce'u neden oynattınız? genç atletik kimse yok mu bu holivudda??? 

17 Aralık 2012 Pazartesi

Uykumda_In My Sleep 2010

Uyur gezerlerden çok korkarım, hatta sesli kendi kendine konuşan insanların yanında duramam bile... O yüzden bu film benim ciddi anlamda gerilimdi, filmde adamı hiç uyuzgezer modda göremiyorsunuz ama düşüncesi, uyurken yaptıklarını düşünmek bile tüylerimi ürpertmeye yetti.

Konusu:"Marcus yarıçıplak bir şekilde kendini mezarlıkta uyanırken bulur. Oraya nasıl geldiği konusunda en ufak bir fikri yoktur. Nadir görülen bir uyku hastalığı mevcuttur kendisinde.Olayın kötü yanı elinde bir kanlı bıçakla uyanmış olması ve arkadaşının karısının bu bıçakla öldürülmüş olmasıdır. Marcus tüm parçaları birleştirerek kadını kendinin öldürüp öldürmediğini araştırmak için kendini bu oyunun içine bırakır."

Herşeye rağmen olmamış bir film, başrolün sürekli yarıçıplak gezmesi göze batıyor, aman be kardeşim bi atlet bari giy üstüne dedirtiyor. Gizemi güzel korunmuş ama yinede çok yavaş ilerleyen, çok kısır bir konu etrafında dönüp duruyorsunuz. Sonunu tahmin etmek çok zor olmadı benim için, çünkü benzer konularda alasını izledim...

Imdb 5.2, sinemalar 7.1 vermiş. filmmania:5.5

Breaking The Girls-2012

Konusu hakkında hiçbirşey söylemeyim, entrika, cinayet, gizem, gerilim türünde filmlerden hoşlanıyorsanız ve iki bayanın öpüşmesi beni rahatsız etmez ya da o kısımları sararım eyvallah diyorsanız tavsiye ederim izleyin, sonunu tahmin etmek pek mümkün değil... Ben sonunda bayağı şaşırdım, çünkü çok sıradan başlayıp çok çarpıcı bir şekilde bitiyor... Başrolde birbirinden güzel Amanda Crew, Brittany Snow, Shawn Ashmore, Adrianne Palicki, Madeline Zima var, oyunculukları çok iyi...
Imdb 5.9 vermiş ki ben sırf bu yüzden izlemiştim ama az bile vermiş, sinemalar 8.1 vermiş, eh biraz abartmış onlarda, ben 7.5 verip orta yolu buluyorum...

14 Aralık 2012 Cuma

Yeşil Sokak Holiganları

Holiganları, holigan olmayı asla anlamadım ve sanırım anlamıycam, yani insan nasıl kendi hayatını hiçe sayacak kadar bir takımın için delirebilir bilmiyorum... Aslında çok merak ediyorum o duyguyu, ama hayatta hiçbirşeye o kadar büyük bir aşkla bağlı değilim... Yani bir takımım var ama yenilmiş-yenilmemiş umrumda değil... Birşey olmuyormu hemen B planına geçerim, üzülmem... Beni tek birşey üzer, o da sanırım internet bağlantımın kesilmesi ya da dünya üzerinde yapımcıların ortak bir karar alarak artık film çekmeyi durdurmaları olur... 

Filmde yanlış anlaşılma sonucu üniversiteden atılan Matt ablasının yanına taşınır, eniştesinin kardeşi ile birlikte bir futbol takımının holigan grubu içinde bulur kendini...Grup sarhoş olmak, kavga etmek ve adını ülke çapında duyurmak istemektedirler... Zamanla Matt de aynı duyguları paylaşmaya başlar....

Imdb puanı oldukça düşük 4.8, belkide bu tarz filmlere alışkınlar bilmiyorum, sinemalar 7.8 vermiş, ki bence de en az 6... Oyunculukları çok iyi, boş zamanlarda izlenebilecek bir film...

Uykusuz_Imsomnia2002

Uzun zaman önce izlemiş olmam gereken bir film, ama kısacası unuttuğum bir film...

Başrolde afiştende anlaşılacağı üzre Al Pacino, Robin Williams ve Hilary Swank var, hepsi birbirinden müthiş oyuncular, filmin kötü olmak gibi bir lüksü zaten yokmuş, ki zaten müthiş bir polisiye/gerilim...

İnsan bazen istemesede kötü olaylara kanal olabiliyor, kendi hariç çevresindeki herkesi acıtabiliyor, ve uykusuzluk, gündüz uykusu o zaman başlıyor... Filmin konusu kısaca bu...

Filmde Al Pacino istemeden ortağını vurur, sonrasında avcıyken av durumuna düşer... Hatta kendini kurtarabilmek adına katille işbirliği yapar... Ve vicdanıyla mücadelesi başlar...

Filmde hoşuma giden diğer bir konu işini iyi yaparsan mutlaka başarılı olursunu vurgulamaları... Birçok polisiye filmde aynı şeyi gördüm; ikinci plandaki bayan polis memurları olayı çözen taraf olur, neymiş; işini iyi yaparsan filmin sonunda ölmezsin ve kupayı alırsın....

11 Aralık 2012 Salı

Aşk ve Gurur

18.yy sonlarında sınıf ayrımının çok ama çok hissedildiği bir dönemde beş kız kardeşinzengin koca bulup bütün aileyi sefaletten kurtarma çabalarını anlatıyor, iş yok güç yok varsa yoksa balolar ve balolarda zengin çocuklar... Bizim beş kızın en güzeli zengin bir aday bulur kendine, işler pek de istediği gibi gitmez, diğer tarafta gururlu kız kardeşi ve zengin bir o kadar da gururlu başka bir çift vardır... Olaylar kızların sürekli "erkek" aşkıyla yanmaları üzerine, babaları ölse beş kız ve anneleri ortada kalacak, işte o yüzden kızlardan en az biri evlenmek zorundadır... Kızların annesi de çok fena fettan bir hatun, kızı yemeğe yağmurlu havada at üstünde gönderiyor ki yolda hasta olsun, adamın evinde kalmak zorunda kalsın, iyice aşık olup evlensiler diye, nasıl plan?

Elizabeth ve Darcy arasındaki aşk, her saniyesi insanı geren cinsten, filmin sonuna kadar bir türlü orta yolu bulup birbirlerine güzel şeyler söyleyemiyorlar, onlara: "aşkta gurur olmaz gençler!" demek istiyorum...

Film güzel, puanlarıda öyle, imdb:7.7,sinemalar,8.2 vermiş, filmmania:8.0

Hamiş: filmin türünü aşk gerilimi şeklinde değiştiriyorum kendimce, ve bence tam kızsal bir film, toplayın bütün  kız arkadaşlarınızı hep birlikte izleyin kızlar;)

9 Aralık 2012 Pazar

7 Aralık 2012 Cuma

Bir Mafya Hikayesi Les Lyonnais (A Gang Story)

Film 1970lerde geçiyor, konusu kısaca bir mafya babasının nasıl baba olduğunun hikayesi... Kurgu çok başarılı, genelde bu tarz filmleri sevmiyorum, çabuk sıkılıyorum ama bunda sıkılmadım, hikaye günümüzle başlıyor, eskiye gidiyor, bakmışsınız geri gelmiş, hooop tekrar geçmişe vs şeklinde devam ediyor...

Mafya babası adı için momon komik bir isim olmuş ama adamın adı Momon, çocukluk arkadaşı ile kiraz çaldığı için hapse düşüyor, sonra yoksulluk vs nedenlerden bela peşlerini bırakmıyor, bir anda kendilerini mafyanın göbeğinde buluyorlar, ne zaman bu mafya Momon ve ailesini tehlikeye atıyor, Momon "kendi çetemi kurarım" mantığına bürünüyor... Olay böyle devam ediyor, eh nasılını merak edenler izlesin ;)

Imdb 6.8, sinemalar 6.9 vermiş, ben dediğim gibi çok tarzım olmamasına rağmen beğendim ve 6.0...
Tiplere bakarmısınız, süperler... Ortadaki Momon'un gençliği, yaşlı hali daha karizmatik bir tip... Film sanırım yaşanmış bir hikayeye dayanıyor, haftasonu canı sıkılanlar için ideal, filmde şunu çok güzel özetliyorlar; hepimiz sakin huzurlu ve mutlu bir aile ortamının hayalini kurarız, Momonda öyle, iyi seyirler...

6 Aralık 2012 Perşembe

Karanlıkta_In Darkness 2011


Karanlıkta, insanların insanlıktan çıktığında ne kadar acımasız, ne kadar tehlikeli olabileceğini gösteren mükemmel bir film... Bir diğer hususta; insan her ne kadar hayatı sallamaz modda gezse de "can tatlı arkadaş!" 
Hayatta kalmak adına 14 ay lağım çukurunda yaşayabilir miydiniz? 
14 ay güneş yüzü görmeden, temiz hava almadan, karanlıkta korkarak bekleyebilir miydiniz? 
Her şeyi bir kenara bırakıp, arzularınıza yenilip, sevişebilir miydiniz? 
O berbat ortamda hayatta kalıp, her günü yaşam mücadelesiyle geçirip, hamile kaldığınızda, sevgiliniz sizi oracıkta terk ettiğinde, onun bebeğini doğurabilir miydiniz? Peki o bebeği,  karanlıkta, aç-açıkta, daha fazla kalmaması için, kendi canınıza kıyamazken, o masumu boğabilir miydiniz?
Ya da diğer bir köşedeki Socha gibi, hayatınızı, ailenizi riske atarak, bir grup insanı 14 ay boyunca dışarıdaki savaştan saklayabilir miydiniz?

Konusu beyazperde'den kısaca;

"Kimsenin kimseye güvenmediği, fakirlerin kendilerinden daha fakirlerden çalarak yaşam mücadelesi verdiği Nazi işgali altındaki Polonya kenti Lvov'da, lağım işçiliği ve küçük çapta hırsızlıklar ile ailesine bakmaya çalışan Leopold Socha'nın hikayesi Karanlıkta Kalanlar. 
Getto'nun basılması sonucu lağıma sığınmaktan başka çareleri olmayan bir grup Yahudi'yi ücret karşılığı saklamayı kabul eden Socha, içinden çıkılması güç bir riske girmektedir. 14 ay boyunca hayatta kalma mücadelesi veren insanlar ve onları saklamak ile ele vermek arasında gidip gelen Socha'nın yaşam mücadelelerini anlatan Karanlıkta Kalanlar, Agnieszka Holland'ın Oscar adayı olan filmi.
Karanlıkta Kalanlar, 31. İstanbul Film Festivali'nde Yıllara Meydan Okuyanlar bölümünde..."

Yönetmenin iddaasına göre hikaye yaşanmış mış, ki olabilir, o dönemde Almanya&Polonya arasında feci şeyler yaşandığını herkes kabul ediyor. Film çok etkileyiciydi, kabul ediyorum, nerdeyse bir ara yahudilere üzülüyordum, üzüldüm, en azından o zulmü haketmeyen kadınlar ve çocuklar için çok üzüldüm, ama öte yandan şuanda yahudilerin Filistinde yaptıklarını düşününce Almanlar az bile yapmış demekten kendimi alamıyorum... Yahudilere, gelecekte aynı şeyleri yaşamayacaklarının garantisini biri verdimi bilmiyorum ama beter olsunlar, eden bulur inşallah...

Sinemalar;5.7, Imdb;7.1, filmmania;6.5

2 Aralık 2012 Pazar

Acil Teslimat-Premium Rush


Boş zamanda keşfedilmiş, izlenmiş, boş denebilecek bir film... Bisikletli kurye olan Wilee'ye bir posta verilir, akşam yediye kadar çin mahallesinde bir adrese teslim etmesi istenir, Wilee NewYork'un en hızlı en cesur bisikletli kuryesidir ve peşine düşen postayı ondan almak isteyen polise vermemeye kararlıdır. Film kovalamaca şeklinde devam ediyor... Şehir manzarası süper, sokaklar güzel, hareketli bir film, sıkılmıyorsunuz ama yine de içi boş geliyor, benzerlerinden tek farkı filmde bir sürü bisikletli olması, içinizde bisiklet aşkının depreşmesi vs...

Başrolde Joseph Gordon Levitt var, bisiklet performansı çok başarılı...

Puanları iyi ama ben 6.0 veriyorum...