31 Ocak 2011 Pazartesi

İlk Dans Şarkımız

Shania Twain - You're Still The One 

( olacak inşallah tabi ;) )

When I first saw you, I saw love.
(Seni ilk gördüğümde, aşkı gördüm

And the first time you touched me, I felt love.
Ve bana ilk dokunduğunda, aşkı hissettim

And after all this time, you're still the one I love.)
Ve tüm bu zaman sonunda, hala sevdiğim kişisin.)

Looks like we made it
Başardık gibi gözüküyor

Look how far we've come my baby
Bak ne kadar yol katettik bebeğim

We mighta took the long way
Uzun yoldan gidebilirdik

We knew we'd get there someday
Bir gün oraya ulaşacağımızı biliyorduk

They said, 'I bet they'll never make it'
'Bahse girerim asla başaramazlar' dediler

'But just look at us holding on
Ama bak işte nasıl dayanıyoruz

We're still together still going strong
Hala birliteyiz, hala güçlüyüz

Nakarat:
[ (You're still the one)
(Hala 'o'sun)

You're still the one I run to
Hala koştuğum kişisin

The one that I belong to
Ait olduğum kişi

You're still the one I want for life
Hala yaşamda istediğim kişisin

(You're still the one)
(Hala 'o'sun)

You're still the one that I love
Hala sevdiğim kişisin

The only one I dream of
Hayal ettiğim tek kişi

You're still the one I kiss good night
Hala iyi geceler öpücüğü verdiğim kişisin ]

Ain't nothin' better
Daha iyi bir şey olamaz

We beat the odds together
Söylenenleri birlikte boşa çıkardık

I'm glad we didn't listen
Dinlemediğimiz için çok memnunum

Look at what we would be missin'
Neyi kaçırmış olabileceğimize bak

They said, 'I bet they'll never make it'
'Bahse girerim asla başaramazlar' dediler

'But just look at us holding on
Ama bak işte nasıl dayanıyoruz

We're still together still going strong
Hala birliteyiz, hala güçlüyüz

Ahh Eski Postlar

Kendimi şuan hırsızlık yapmış gibi,birinin özeline tecavüz etmiş gibi hissediyorum..

Son yarım saattir eski postlarımı okuyorum ve kendi cümlelerimde boğuluyorum,ara verdim ve bunları yazıyorum...

Günlüğün eski sayfalarını okumak gibi,yazdıklarınız boğazınızda düğümleniyor,bazılarını ağlayarak yazmıştım,şimdi okurkende ağladım...Bazılarını yazarken kek yiyordum;şimdi okurken kekin kokusu geldi burnuma,bazısında da bir kahve kokusu...Birini yazarken annem beni yemeğe çağırmıştı,tam da aynı yerde durup arkama baktım!Buz kesti ellerim...Yüreğim daha hızlı attı...Evde yalnızdım....

Anıların,yazıların insan hayatında bu kadar güçlü var olabileceklerini hiç düşünmemiştim...Kelimelerin gücünü şimdi anlıyorum...Daha önce blog yazmak suya yazmak gibiydi benim için...Dönüp içinci kez okumuyordum bile..Ama artık kendime çekidüzen vermeye karar verdim...İlerde bakıp pöfff yazmış olmak için yazmışım,saçmalamışım demek istemiyorum....

Ama birde şu var ki;ne kadar garip hislerle kendi cümlelerimde meşk etsemde ikinci kez okumak ilk heycanı vermiyor...Belki çok uzun yıllar sonra okumalıyım?

28 Ocak 2011 Cuma

Ejder Sofrasında Bir Küçük Cahil

16 kişilik kocaman bir masa düşünün.Masanın etrafında 13 erkek ve bir dişi.Masadakiler farklı ülkelerden gelmiş.Hepsinin anadili farklı tabi;ortak dili tartışmaya gerek varmı?Yok;ingilizce...

Herkes bir öncekinin tezini çürütme,kendi fikrini empoze etme derdinde...

İngilizce tartışmada bir başka oluyormuş;kitlenip kalmalar,ııııııı ooooo'lar,yanındakine dönüp "abi .... neydi yaaa,bu adam laf soktu bana,nası hakaret etsem"ler,bla bla...Ejderler kendi içinde bile ben daha iyi ingilizce konuşuyorum havasını atmada,telaffuzlar kırıtarak...Ama ne zaman yabancılar bir laf etse,kafa kafaya verip vatan millet sakarya moduna geçmeler...

Ortada bir serçe;yüreği pıt pıt...İlk defa ciddi bir toplantıda,ve toplantı ingilizce bahtına...Gözlerini kocaman açmış ve konuşulan her kelimeyi yutarcasına hafızasına almaya çalışan....Malesef ingilizcesi yeterli değil....Olaya fransız...

Hemşerileri neysede yabancıları anlamıyor,hele bir adam var,italyan mıdır nedir,sanki peşinde boğa var,sanki adam kırmızı donuyla az önce boğaya nanik yapmış;öyle hızlı konuşuyor...O adamın tek kelimesini anlamamış serçe,yüzüne gölge düşüyor iyice..."E be adam bir nefes al!"demek istiyor,ama ....Kafa sallayan herkes ne konuşulduğunu anladı da bi ben mi anlamadım diye hayıflanıyor....

7 saat süren toplantıdan sonra haYaL karar veriyor;bir daha ingilizceye fransız kalmayacak.....

27 Ocak 2011 Perşembe

telefon trafiğinde hurma ağaçları


-"İyi akşamlar efendim, biz Yalnızlık Gazetesi'nden arıyoruz, bir sorumuz olacaktı, cevaplayabilir misiniz?!"
-"Şu an meşgulüm, bileklerimi kesiyordum, daha sonra belki.."

-"İyi akşamlar efendim, biz Türk Dili ve Atraksiyonları Kültür Dergisi'nden arıyoruz, bir soruşturma için rahatsız etmiştik sizi.."
-"Şu an yoğunum, Ten Dili ve Sefaleti üzerinde çalışıyorum, boşaldıktan sonra belki.."

-"İyi akşamlar efendim, biz sizi Aydınları Koruma Cemiyeti'nden arıyoruz, bir panel için acaba.."
-"Şu an boşluktayım, fikir birliğine girdikten sonra belki.."

-"İyi akşamlar efendim, biz sizi Yurtta Sulh Partisi'nden arıyoruz, "emperyalizme hayır" imza kampanyası için sizin de adınızı.."
-"Şu an adımı değiştirmek için mahkemeye başvurdum, adalet yerini bulduktan sonra belki.."

-"İyi akşamlar efendim, ben telefonunuzu bir arkadaşımdan aldım, belki bu gece başbaşa bir yemek ve ardından çılgınca bir.."
-"Şu an cinsel kimliğimi bir yakınıma ödünç verdim, iade ettikten sonra belki.."

-"İyi akşamlar efendim, ben Zırtpırt FM'den arıyorum, şaka yapmak istediğiniz bir tanıdığınız varsa eğer.."
-"Şu an kimseyi tanımıyorum, birileriyle tanışır tanışmaz belki.."

-"İyi akşamlar efendim, biz Halkların Kardeşliği, Etnik Özelliklerin Enişteliği, Kültür Mozaiğinin Görümceliği Vakfı'ndan arıyoruz, bir akrabalık açılımı ve fraksiyonu bazında kim bilir sizin de.."
-"Şu an hayatla ters temas halindeyim, düz temasa geçtikten sonra belki.."

-"İyi akşamlar efendim, biz sizi TNT adlı yerel bir televizyon kanalından arıyoruz; globalleşmenin tartışılacağı bir müzik-eğlence programına konuk.."
-"Şu an ergenlik çağımdan yeni çıktım, kurulanıp giyineyim, ben sizi ararım .."

-"İyi akşamlar efendim, yayımlanan son kitabınız hakkında birkaç eleştirim olacaktı, acaba siz neden.."
-"Şu an çatladım, su sızdırıyorum, telafisi mümkünse telafi edip size dönerim.."

-"İyi akşamlar, beni terkettiğin günden beri mutlu musun, bunu öğrenmek için aramışt.."
-"Şu an yeryüzündeyim, gökyüzüne gittim mi, ben sana bol melekli bir mektup yazar, herşeyi tek tek açıklarım.."

22 Ocak 2011 Cumartesi

haYaL'in haYaLLer Alemi Vol-2

Ve gözlerini kamaştıran ışık yavaş yavaş dağıldığında haYaL manzaranın müthiş büyüsüne kapıldı.Ayaklarının altında ipekten çimler,karşısında koskoca ağaçların olduğu orman...Ve bir fısıltı uzak diyarlardan kulaklarına ulaşan;"haYaL..."

Korkusuzca ormana daldı haYaL.Önünden geçtiği her ağaçtan bir meyva kopardı.Meyvaların tadı daha önce hiç tatmadığı kadar güzeldi.Durmadan yedi ve bir sonraki ağaca nefesini tutarak koştu...Zaman kavramını yitirdi...

Sonra,daha önce gördüklerinden çok daha büyük bir ağacın önünde buldu kendini...Ağaç o kadar büyüktü ki dallarının bir ucu doğuya diğer ucu batıya doğru eğilmişti ve göz hudutlarını çoktan aşmıştı...Tepesi ise bulutların arasında kayboluyordu...

Bir ağaç nasıl bu kadar büyük olabiliyordu! haYaL kendini karınca kadar hissetti;küçüldü,küçüldü...Ağaca tırmanmak istedi,üst dallara çıkıp manzarayı görmek için can atıyordu.Ama en aşağıdaki dalları bile çok yüksekteydi...haYaL her seferinde başarısız oldu,çıkamadı.Günlerce uğraştı ve sonunda pes etti;hıçkırıklara boğuldu...haYaL'in gözyaşları koca ağacın köklerine ulaştı,kalbini acıttı ve ağaç sessiz kalmamaya karar verdi;

ağaç:"ağlama küçük kız.."
haYaL:"..kim konuştu?.."
ağaç:"ben..."
haYaL:"kimsin sen,nerdesin?.."
ağaç:"ben ....karşındaki ağaç...."
haYaL:"!!!"
haYaL ağacın konuştuğunu anlayınca bayıldı....

Uyandığında kuş tüyü bir yatakta yatıyordu.Günlerce uyumuş olmalıydı,kendini dinlemiş hissetti.Sonra aynı sesi duydu.Bu sefer daha yakından,daha derinden....O an ağacın içinde olduğunu fark etti.
ağaç:"korkma küçük kız,sana kötülük yapmam..."
haYaL:"ama...ama....sen....ağaçlar konuşamazki!"
ağaç:"normalde belki...ama burası düşler ülkesi,burda herşey mümkün..."

O anda kapı açıldı ve içeri uzun boylu ,yakışıklı bir genç girdi...Gelen düşler ülkesinin prensi,prens tuco...

20 Ocak 2011 Perşembe

Firarperest *Elif Şafak*

Bu,okunmuş bir kitap üstüne şahsi değerlendirme olabilseydi keşke...Keşke dilim tutulmasaydı da içimden geçenleri tamamen yazabilseydim...

Elif Şafak her kelimesine,her cümlesine ayrı ayrı aşık olduğu yazar...Cümlelerinde farklı bir tını var sanki,duyduğun anda seni büyüsüne çekiyor,her sayfasında tını artıyor,karakterler ete kemiğe bürünüyor,tanıdığınız birilerine...Ve hatta siz oluyorsunuz başrol...

Kitabın arka yüzünde derki;
İnsan ki eşrefi mahlukattır, içindeki semavi özü keşfetmekle yükümlüdür. Çıkacaksın yollara, kendine doğru git gidebildiğin kadar. Keşif boynumuzun borcudur. Kendimizi keşfetmek, aşkı keşfetmek, dünyayı keşfetmek, Öteki’ni keşfetmek…
(…)
Çakılı kalmamak sırf alışkanlıklardan ötürü demir attığın koylara. Çıkmak oralardan, geçmek dalgakıranların beri tarafına, bilmediğin memleketlere varmak, tatmadığın yemekler yemek, sözlerini anlamadığın şarkılarla içlenmek, risk almak, dağılmak ve parçalanmak ve hasret çekmek buram buram, gurbetin tadına bakmak ve kendini yabancının gözünden görmek, şaşırmak yeniden, şaşırmak bir çocuk gibi dünyanın hallerine, çeşitliliğine, güzelliğine, acımasızlıklarına… şaşırmak ölene kadar… şaşırma kabiliyetini hiç yitirmemek… budur son tahlilde Âdemoğullarına, Havvakızlarına kendilerini keşfettirten serüven.

İlk defa bir kitabı okurken altını çizdim,sevdiğim cümleleri kaybetmek gibi bir korkuya kapıldım,kitabı hiç olmadığım kadar sahiplendim ve altını çizdim.Kimse kızmazsa bir kaçını paylaşmak istiyorum.
Altı çizilesi cümleler;

*Eskiden sevdalar daha mı tutkuluydu,hasretler daha mı derin?*

*Kaç hayat yaşayınca yorulur insan?Kaç seneden sonra yaşlı,kaç hezimetten sonra bezgin,kaç sevdadan sonra kalpsiz,kaç kelimeden sonra lal olur kişi?*

*Doğru,ne kadar kilometre kat edersen et,yakınlaşamazsın kendine,eğer zihninin ve yüreğinin sınırları duruyorsa yerli yerinde*

*Öteki kadın?Peki ya onu ne yapacağız?Soru önemli.Soru aslında hepimizin hayatında yer etmiş,içimize sinmiş.Bir kadının evliliği aksıyorsa eğer,bir şeyler fena halde tökezlemeye başlamışsa,üçüncü bir insan değildir bunlardan sorumlu olan."Bir başka kadın",varsa şayet,sadece bir sonuçtur,sebep değil*

*Bedenimiz ter içinde koşarken,zihnimizin kancaları bir yerlere takılıyor*

*Ve söyleniyoruz bol bol.Şikayet etmek en sevdiğimiz dil jimnastiği*

*Aşk dediğin lastik kaçırmayan dirayetli bir çorap gibi olmalı*

 Kitap birer ikişer sayfalık bölümlerden oluşuyordu,öğle aralarında okuyarak kısa sürede bitirdim ve çok sevdim.Elif Şafak'ın insanlara baktığı,onları analiz ettiği penceresini çok beğeniyorum.Tespitleri her zaman bildiğimiz ama ancak duyunca "aaa evet bu öyledir ya.."dediğimiz cinsten,hikayelerde suretimizi görmemizin nedeni bu olsa gerek.Zevkler tartışılmaz ama kitabı okumak isteyenlere öneririm; ben birsürü kitabını okuduğum bu müthiş harf ustasının bu kitabını da çok beğendim....

19 Ocak 2011 Çarşamba

haYaL'in haYaLLer Alemi Vol-1

Hani yatağınıza yattıp ışıkları kapattığınızda uyku tutmazda gözlerinizi açarsınız ya...Gözlerinizi açtığınızda loş odadaki eşyalar ışık oyunlarıyla muhtelif şekle girerler ya...İşte o zamanlar gözler aklın sınırlarını aşar,algılar diyarında yolunuz sapar..Kalbiniz yerinden fırlayacak gibi atar...

Perde aralanır...

Yeni günün ilk ışıklarından daha güçlü,daha sıcak bir ışık demeti  odaya dolar.Yerinde duramaz insan,merakı yaradılışındandır; kalkar bilmediği o diyara doğruyola çıkar....

Geride bıraktığı dünya umrunda değildir.Gönül kalk yürü demiştir artık;ayaklar emre amade....

Heyecan sınırları çoktan aşılmıştır.Bilinmezliğe yolculukta ilk adım yumuşacıktır,ilk koku enfes.Nefesi kesilir önce, sonra adımları hızlanır...Bulmak istediği,olmak istediğidir...

17 Ocak 2011 Pazartesi

Mııırrrrrr


Sabahtan beri bunalık yazılar yazmışım içim karardı..Sonra nette gezerken şu sevimli kedileri gördüm ve yüzüme lakayıt bir gülümseme yayıldı..İçimden şöyle geçirdim:Şu kedi kadar olmadık sevdiceğimle...El ne der,elalem dedikodu yapar,falanda filanda...Millet yolun ortasında götürüyo-getiriyo :D (kesinlikle onaylamıyorum,özenmiyorum,kimseden korkum yok,içimde olsa kimse tutamaz o ayrı ) ama biz daha toplum içinde el ele tutuşmaya utanıyoruz...Ve tamda yatmaya hazırlanırken,oooof of ;)

Konuşmayı Bilmek

"Konuşabilmek" ile "konuşmayı bilmek" arasında büyük bir fark vardır. Mesela çoğu insan ikincisini bilmez.damarına damarına basarlar,ondan sonra neymiş vay efendim hayal asabi!!!
 Yukarıdaki sözü geçen hafta şu benim meşhur tepsi olayının dedikodularının devam ettiğini duydugumda yazmıştım biryerlere,konuyla alakası şu;yine kendini,haddini,konuşmayı bilmeyen biriyle muhatap olmak zorunda kaldım...Bu sefer üzüldüm,kırıldım ve de şaşırdım.Çünkü zatı şahsı sevmiştim....
 Bir önceki postu yazarken bugün  olanlar geldi aklıma,durdum duramadım,yazma hayal,s.et dedim ama duramıyorum,yazmam lazım...
Olay şu;yarın iş arkadaşlarımla bowling oynamaya gitmek üzere sözleştik.Planını geçen haftadan yaptık.Bana gelirmisin dediler,hemen tabi dedim,daha çok kaynaşalım diye..Sonra nişanlım ben işden dolayı gelemezsem sende gitme dedi,akşam saati nasılgidip gelicen boşver dedi.İyi dedim...Bugün konusu açıldı,bende nişanlım gelebilirse gelicem dedim.Bowling için ayarladıkları yere işyeri kimliğimiz gerekiyormuş,yani nişanlım dışarda kaldı,ben dedim gelmesi kesin değil siz bize göre plan yapmayın...Kimseye dışarda bi yerde gidelim diyemem çünkü bariz bir fiyat farkı var...Sonra beni makaraya sardılar,aradaki farkı verirsin artık nişanlın için diye...Bende güldüm geçtim tabi veririm diye...Tam biz böyle gülüşürken ordan biri "....daha seni bile tanımıyoruz...."
Normal zamanda şu cavabı vermem lazım:"...eeeee,yani???"
Ama ben:"......."
Odadan biri buz gibi olan odayı ısıtmak için hemen atladı:"...daha ne tanıyacan,hemşerim işte..."hemşerilerini öven şeyler söyledi sağolsun...Ama ben çoktan buz kestim,adamın üstüne atlama pozisyonuna geçtim...Tüylerim diken diken bir vaziyette sırıttım sadece....
Eeeeee...yanii????Daha seni tanımıyoruz ne demek yaaaaa,
Daha seni tanımıyoruz,sen geliyosun bide üstüne ne b.k yemeye nişanlını getiriyosun mu demek????
Acaba ben mi çok inceyim,insanlar mı kaba...Çok da ince değilim aslında ama insanlar çok rastgele konuşuyor.Hangi lafın nereye gideceğini düşünmüyorlar hiç...Ben her lafıma dikkat ediyorum,çünkü onlar beni yeterince tanımıyorlar ve kimseyi kırmak istemiyorum,o yüzden az konuşuyorum şimdilik,bana soğuk diyebilirler,hepsi değil ama bir kısmı eminim öyle diyor...Amaaan neyse ne,iki saat önce kendime söz verdim,insanların sözlerine takılmayacam diye yine yaptım aynı şeyi;sinirimi bozdum...pöfff
Anne benden adam olmaz...
Yarın bowlinge beni götürecek bir güç yeryüzüne inmedi Allahım,kırıldım,kapattım kapıları..Hadi buyrun girin içeri....

Anladın mı ! ?


Birinin bir şey anlattıktan sonra anladın mı demesine uyuz olduğum kadar başka neye uyuz oluyorumdur diye düşünüyorum,bulamıyorum...Ne gıcık bir laf öyle yaa,ne aşağılayıcı....Niye anlamayım mal mıyım diyorum kavga çıkıyor...Biliyorum ismi lazım olmayan biri ağız alışkanlığı bunu çok diyor,sadece bana değil herkese böyle ve bende genelde ya sabır çekiyorum,s.edeceğim biri değil malesef...Ama bi yerde insan dayanamıyor yaaa...

Bazen kendime kızıyorum neden böyle ufak tefek şeylere takılıyorum diye...Ama elimde değil...Böyle herşeyi kafaya takanların sonu iyi olmuyor,kendime zarar veriyorum...Ben fazla yaşamam,sinir stresten erkenden giderim...

Mesela bugün iş yerimde de,şube müdürüm ve amirim bana işimle ilgili bilgi veriyorlar ve sürekli "hayal hanıma çok yüklenmeyelim,..aşırı bilgi yüklemesi oluyor..,overload oluyor,..anlıyorsunuz değilmi hayal hanım?..,isterseniz bugünlük yeter,....kalanı başka zaman anlatalım...takıldığınız yeri sorun...."Ya sabır ya sabır...Yahu ben mal mıyım malak mıyım,vasıfsız eleman değilim,mesleğimi bilmiyomusunuz,neden iki cümleyimi aklımda tutamayayım,bu ne biçim hakaret,dalga mı geçiyorsunuz,ben, mahallede bana bunu başka biri yapsa azına mıçarım..Diyorum anlıyorum siz anlatın sorun yok,anlamazsam sorarım,halaaa gevşek gevşek aynı muhabbet....pöffff

Yaaa abartıyorsam biri bana kızsın....

15 Ocak 2011 Cumartesi

Allahım Sana Geliyorum..

Yorgunluktan tükendim,en son ne zaman böyle yoruldum bilmiyorum.Elimi kolumu nere koyacağımı bilemiyorum şuan.

Hafta içi 9-6 gayet rahattım :) Ama akşamları lazer epilasyonu araştırmasıyla geçti,4 farklı yerle görüştüm hepsi birbirinden farklı fiyat verdi,farklı lazer cihazı kullanıyorlarmış,birbirlerini kötülediler,yaa ne yapcam,hangisine gitsem bilmiyorum...Bu en çok kafamı kurcalayan sorunlardan biriydi...Nette araştırma yapmaktan gözlerim çöktü...

Diğer konu nikah günü almaktı..Nikah salonu fotoğraf için tek bir yerle anlaşmış,üç paket sunuyorlar birini mecbur seçeceksiniz diyorlar,uyuz oldum.Ayrıyeten birde salonda fotoğraf çekimi olması lazım,o da en az 400tl,nikah için en az 250tl,oldu mu min resim işi 650tl...
Diğer konu gelin başı için düşündüğüm kuaförün geçen yılki fiyatının 450tl olduğunu duyunca kalp krizi geçirmem..

Diğer konu kına kıyafeti için yarım gün gezip onuda düşündüğüm fiyatın iki katına almam...

Diğer konu balayı tatili için hafta boyu nette araştırma yapmam,hala karar verememiş olmamız,iki tane turu ziyaret etmiş olmamız...

Son 10 gündür araştırdığım gelinlikleri eleyerek içlerinden birini sonunda seçtim ve yarın dikim için purovaya gideceğim...

Yok nikah şekeriydi,yok nikah davetiyesiydi,yok tv ünitesi ayrı yok yemek masasıydı aq herşeyi ben düşünmek zorundayım...İnce ince hesap kitap yapıyorum,bir ay önce yaptığım hesabın şuan iki katına çıktım.Kredi çekmek farzdı ama miktarı artık çok fazla....

Özetle son bir haftada 2tur şirketi,4güzellik merkezi,8abiyeci gezdim.Saatlerce nette gezdim,downloadumun haddi hesabı yok...Bugün sabahtan aile şirketimizde amele gibi çalıştım ve bedenim iflas etti...

11 Ocak 2011 Salı

Mim-i haYaL-3

Sevgili huyumkurusun beni mimlemiş ki yazmam ondandır...Mim konusu masa üstüm...
Herzamankinden daha dağınık bir halde şuan,normalde daha düzenli ve temizimdir,çayımı içince boş bardağı bekletmem,ya da kağıdı buruşturup olduğu yerde bırakmam ama son birkaç haftadır üstümde acayip bir yorgunluk var,yeterince dinlenemiyorum,uyuyamıyorum.Psikolojik bir savaşın göbeginde çevremdeki herkesi hoş tutmaya çalışarak kendi çapımda rekorüstüne rekor kırıyorum ama kimsenin haberi yok...Dolayısıyla bakınca hiç de fena idare etmiyorum;bu dağınıklık dediğimde ne ki!Dimi?

Sarı kağıtta bugün işyerimdeki bir arkadaşıma söz verdiğim mail için hatırlatma yazıyor,orda beyaz birkağıt var,yiğenimin mail adresi yazıyor,ona da kınam için aldığım kıyafetin resmini atmaya söz vermiştim...Okumaya çalıştığım kitabın adı "Host" yani Göçebe;ingilizce şırfıntısını unutmamaya çalışıyorum.Dergi evlilik hazırlıklarıyla ilgili bir dergi...Rengi belli olmasada az sonra sürmeyi planladığım ojemde masanın üstünde yerini almış...Lens kabım,gözlük kabım dipdibe,her yola giderim ayağı :P Telefonum herzaman sağ elimin altında olmak zorunda,bütün gün kendisinden uzak kalıyorum,özlüyorum keretayı...El kremimde hep yanımdadır,bilen bilir gün içinde nefes almaktan sonra en çok yaptığım şey elime krem sürmektir....

Ben ve masam işte böyleyiz,mutluyuz.Resmi yandan çektim çünkü duvarda aynam vardır,aradabir kafamı kaldırıp orda kendime bakmayı severim,ancak resimde görünmek istemedim..

Geldik bir mimin sonuna,bir sonrakinde görüşmek dileğiyle,çüüüüzzzz

Dipnot:kimseyi mimlemiyorum,çünkü mim yazmaya,mimlenmeye karşı değilim lakin mimlediğim herkesin bloguna girip ayrı ayrı mimlendik yazmaya üşeniyorum :D

10 Ocak 2011 Pazartesi

Bakışlarıyla Birbirini Yiyen Kadınlar


Daha önce hiç yarın işe giderken ne giysem gibi bir derdim olmamıştı.Bulunduğum şubede pek bayan olmamasına rağmen hergün farklı şeyler giymeye çalışırken buldum kendimi.Bazen keşke üniformam olsaydı diye düşünüyorum,çünkü hergün ne giyeceğine karar vermek kadar zor birşey olamaz..

Yemekhanede,koridorda yürürken kılıç kalkan savaşında gibiyiz.Sahta gülücüklerle birbirmize selam verirken aslında yürüyüşümüzü yavaşlatıp birbirimizin üzerinde ne var daha yakından görmeye çabalıyoruz.Bugün yanımdan geçerken çizmemi inceleyen o kadın acaba içinden ne düşündü çok merak ediyorum.Beğendimi?Beğenmedimi?Yakıştırdımı?Yoksa hiç yakışmamış bana daha çok yakışırdı gibi garip tripleremi girdi?Yoksa hepsini birden aynı anda o saniyenin binde biri gibi kısa süredemi düşündü?Yok olmaz demeyin oluyor,nerdenmi biliyorum?Tabikide kendimden :D Bugün aynı olayı bende yaşadım.Başka bir kadın için ışık hızıyla düşündüm.Kadını durudurp;"nerden aldın bu çizmeleri,git iade et diyesim geldi.."

Bazende çok şık giyinen biriyle karşılaşıyorum ve onu durdurmak,tebrik etmek istiyorum.Ondan ilham alıyorum,elimdeki kıyafetleri onun tarzına benzetmeye çalışıyorum,olmadı alışveriş yapıyorum...Bu anlattığımıhastalık derecesinde yapanları gördüm,kendimden korktum....

Kadınlar önce hemcinslerine sonra karşı cinse güzel görünmek için giyinirler,bunu bilir bunu söylerim....

Ismarlama Edebiyat-Vol=1


Çoğu blogger mim olayını sevmiyor,kendilerine verilen bir konuda yazmak onlara zor geliyor.Bense tam tersi.Birini bana hadi hayal şu konuda birşeyler karala demesine bayılıyorum.Monoton hayatımda anlatacak enteresan birşeyler olmayınca konu sıkıntısı çekiyorum.Yazmak istiyorum ama hangi konuda ne yazayım bilemiyorum.

Birkaç gün önce sevgili öğretmen arkadaşım huyumkurusun'a bana yardım et dedim.Bana bir konu söyle yazayım,hatta bende sana söyleyim sende onu yaz dedim.Onunda hoşuna gitti.Hemen bana bir konu buldu.Ben görevi alalı bayağı oldu ama anca yazmaya fırsat buluyorum.Konum;çevremdeki birilerini inceleyip onların analizini yapmak.Benim huyumkusuna verdiğim konu;çevrendeki insanları renklerle özdeşleştirerek haklarında bilgi ver..Canım benim o hemen yazdı,benim gibi temel değildir..Onun  hayatımdaki renkler adlı yazısınıda okumanızı tavsiye ederim....

Gelelim benim olaya;

"Bay ve bayan negatif enerji"yle başlayım.İsimlerine bakıp karı-koca sanmayın.İkiside çok yakınımdaki iki farklı insanla evli(ikisininde eşini çok merak ediyorum) çevreye zararlı miktarda negatif enerji yayn tipler.Tanıştığım ilk dakkada hatta tanışmadan gözgöze geldiğimiz ilk anda banada bulaştırdılar o hastalığı.Hayata gri gözlüklerle bakıyor olmalılar.Yaa herşeymi batar bir insana,evet onlara batıyor.Sürekli bıtbıt vikvik.Neden öyleymiş de vay efendim neden böyleymiş,neden bu işi onlar yapmak zorundalarmış da neden bu neden şu.....oooooffff sende ister istemez söyleniyorsun,hak veriyorsun onlara...Evet doğru söylüyorsunuz demezseniz garip garip size bakıyorlar ve aynı şeyleri tekrar tekrar söylemeye devam ediyorlar.Yaş itibari ile benden büyük oldukları için eeee yeter be susun beyin ..... diyemiyorumda...Ama herkes onların bu hayata bakış açılarında muzdarip...Muzdaripde kimsede birşey demiyor.Neyse bende susuyorum...Onların bu hastalıklı halleriyle kendimden izole ediyorum...

Şimdiye kadar kimse için bu kadar çabuk "o iyi bir insandır" demedim.Ama "bay güzel gülen" için diyebilirim.Orta yaş dediğimiz yaşlarda,sakin huzurlu bir adam o..Görmüş geçirmiş demek geliyor insanın içinden ama bakışlarında,davranışlarında hala bir toyluk,heycanında gizleyemediği içindeki çocuk...Ailesine düşkün,işini seven ama bay ve bayan negatifle çok muhatap olmaktan hayatta yorulmuş,ara ara kaçmak ister gibi uzaklara gözü dalan,hayatının aşkını bulamamış,son günlerde tek dileği onu bulmak olan iyi biradam o....

"Bayan kikirik" sürekli kendinin bile bilmediği bir şarkı mırıldanan, insancıl, sevimli, zengin görgülü bir ailenin kızı.Onu ilk gördüğümde içim ısındı, hemen oracıkta sevdim. Hayata gülen gözlerle bakan,mutlu inlanları seviyorum.Birde geveze olması varki en sevdiğim özelliklerinden biri bu ;)

Çok çalışan ama kimseye yaranamamış bir tip var.Adı "speedy gonzales" olsun.Herkesten önce başlar mesaiye en son o gider evine.Ama dedimya kimseye yaranamamış.İlerleyen yaşına,mesleki tecrübesine herkes temenna ediyor ama onda yerine oturmayan birşeyler var;henüz çözemedim...Herşeye rağmen tam bir beyfendi,bir tartışmada küfür etmeden,yumruk atmadan karşındakini nasıl yere serersin ondan öğrenmek lazım...

Aslında daha çok kişi var yazmak istediğim,ama onları başka projelere saklıyorum ;)

6 Ocak 2011 Perşembe

Gitmek


En son ne zamandı hatırlamıyorum ama yine kaçıp gidesim var...Nereye...Kiminle...Bilmiyorum...Sadece gitmek istiyorum...
Gittiğim yerde yine ben miyim karşıma çıkacak olan??Bu sorunun cevabını bir bilsem;ahh bilsem....
Çok mu zor bunu yapmak.Geride kalanlar kim,kaçı ne kadar umrumda...Dünyadaki en bencil insan ben miyim...Kimse umrumda değil demek neden bu kadar zor...Yoksa içimden sessizce kendime fısıldadığım tamda bu değil mi...Kimi kandırıyorum...
Gitsem....Herşeyine yabancı olduğum,bana yabancı olacak bir yere,birilerine....

2 Ocak 2011 Pazar

Yeni Yıl ŞOK'ları

Son 3 günde 4 tane şok edici haber aldım,şaşkınlıktan dudağım uçuklamak üzere...Şimdi sırayla başlayım anlatmaya...

Şok-1;
Benim annemin halasının kızının kızı var..Böyle anlatınca dıdının dıdısı gibi duruyor biliyorum,benim için öyle ama aslında sülalede en çok görüştüğümüz akrabalarımdır kendileri.Kız üniversite 4de okuyor.Geçen aylarda nişanlandı.Kimseyi beğenmeyen feminist biriydi ve çok hızlı bir kararla nişanlandı.Bu kararıyla beni bayağı şaşırtmıştı ama şok geçirmeme neden olan hadise bu değil.Bu kızın ailesi gayet dindar namazlı abdestli birileridir.Beni her gördüğünde babası din konusunda başımı şişirir,kendisini çok sevdiğim için aynı nutuğu her seferinde sonuna kadar dinlerim.Başkalarının kızlarının rahatlığıyla dedikodu yapan bu sevimli aile geçtiğimiz yılbaşında kızlarını İzmir'e nişanlısının yanına göndermiş!Ben ve ailem şoklardayız..Ben nişanlandığım zaman arayı açmayın nikahı yapın diye akıl verenlere bakın...Ben gece bile aynı şehirde dışarı çıkamam onlar hatunu teee İzmir'e yollamışlar...Neyse gerisi yorumsuz....

Şok-2;
Çok sevdiğim bir aile dostumuz X.amca var.Bu amcam bana okul hayatımda çok destek olmuştur.Babam gibi görürüm kendilerini..Aynı zamanda annemin iş verenidir.Dindar düzgün bir adam...İlk evliliğinden olma bir oğlu,ve ikinci evliliğinden bir kızı var.Çocukları evli.Adamın lüks bir semtte iki dairesi vardı.O daireler 3 ev eder normalde.Birinde kendi oturuyordu diğerinde oğlu.Neyse oğlunun oturdugu evin üstüne kredi çekmiş.Evin yarı değeri ipotekli,ve nasıl olduysa tabu damadın üstüne geçmiş.Damatla karısının arası bozukmuş ve evlilikleri bitmek üzereymiş,evde tehlikede tabi.Üç çocuklu oğlu kapıda kalmak üzere.Diğer ev karısının üstüne,özlük üveylik filan ortalık baya karışıkmış.Şimdi benim bu gözümde büyüttüğüm X.amcanın bu hesapsız tutumu beni şok etti.Umarım adaletli bir karar verir...

Şok-3;
Akşam üstü f.book'da maillerime bakıyordumki 15 yıllık eski komşumuzun hatırladığım kadarıyla küçük olan ama şimdi üniversiteye giden kızları bana mail atmış.Günlerdir bize ulaşmaya çalışıyorlarmış.Annemlerle bizde yılbaşında onları düşünmüştük ne yapıyorlardır diye...Kadın ms hastasıydı,hastalığı bayağı ilerlemiş,konuşmakda zorlanıyordu.Çocukların ikiside büyümüş üniversiteye gidiyorlarmış.Kocası kadını boşanırsak sana maaş bağlanacakmış demiş,kandırmış ve boşanmışlar ama adam sonra kadını başka bir kadın için terk etmiş.Trajik bu olay beni çok etkiledi çünkü adam ben küçükkken benim idolümdü...Mükemmel bir babaydı,Çocuklarıyla eşiyle diyaloğu süperdi.Çok güzel bir aileydiler.Herkes onlara imrenirdi...Sonra ne olduysa adam kadını aldatmaya başlamış ama kadın bunu boşanana kadar fark etmemiş...Adam,şerefsiz,yeni hatunu tutmuş bideeve getirmiş..Yüzsüz!

Şok-4;
Son şok haberi içlerinde en şok olanı :D Ve de komik...Günlerdir netten kına kıyafetimi araştırıyorum.Diktirmeyi düşünüyorum.Annemlerle karar vermeye çalışıyoruz.Neyse ben bir model beğendim ve rengi fuşya olsun diye karar verdim...Bugün ben evde yokken annem ve teyzem alışverişe çıkmışlar ve annem kendine fuşya rengi bir elbise almış;kına için!Bide dönmüş bana ben kaptım o rengi sen başka renk seç pişti olmayalım demezmi!